İlim hürriyeti sınırlandırılamaz: Hürriyet-i ilmiyeyi, elbette hürriyetperver bir hükümet-i cumhuriye tahdit etmez (sınırlandırmaz) (age, s. 359). Hürriyet-i ilmiye, cumhuriyet zamanında elbette kayıt altına alınamaz (age, s. 344).
Vicdan hürriyeti: Madem cumhuriyet prensipleri hürriyet-i vicdan kanunu ile dinsizlere ilişmiyor; elbette mümkün olduğu kadar dünyaya karışmayan, ehl-i dünya ile mübareze etmeyen ve ahiretine ve imanına ve vatanına dahi nâfi (faydalı) bir tarzda çalışan dindarlara da ilişmemek gerektir ve elzemdir (Şuâlar, s. 558).
Asayişe ilişmeyenin şahsî hürriyetine ilişilmez: Asayişe ve idareye ilişmeyenin hürriyet-i şahsiyesi her hükümette vardır ve ilişilmez. Hükümet ele bakar, kalbe bakmaz (age, s. 561).
Hür mahkemeden hürriyet talebi: Hükümetin daireleri içinde en ziyade hürriyetini muhafaza etmeye ve tesirat-ı hariciyeden en ziyade bitarafane (tarafsız), hissiyatsız bakmakla mükellef olan, elbette mahkemedir. Ben mahkemenin hürriyet-i tammesine istinaden, hürriyetle, hukuk-u hürriyetimi bu suretle müdafaa etmeye hakkım vardır (Tarihçe, s. 355).
Mahkemenizden Risale-i Nur’un hürriyet hakkını istemek büyük bir hakkımdır (age, s. 279).
Hiçbir hürriyet yoksa: Böyle bir istibdad-ı mutlak altında hiçbir hürriyet—ne hürriyet-i ilmiye, ne hürriyet-i vicdan, ne hürriyet-i diniye—olmamasından, ehl-i namus ve diyanet ve taraftar-ı hürriyet olanlara ya ölmek veya hapse girmekten başka çare kalmaz (Şuâlar, s. 448).
Bu hürriyet asrında vicdan hürriyetini çiğneyemezsiniz: Nev-i beşerde, hususan bu asr-ı hürriyette ve bilhassa medeniyet dairesinde, hemen umumiyetle hükümferma hürriyet-i vicdan düsturunu kırmak ve istihfaf etmek ve dolayısıyla nev-i beşeri istihkar etmek ve itirazını hiçe saymak kadar cür’etinizle, hangi kuvvete dayanıyorsunuz? Yirmi hükümetin en küçüğünün itirazına karşı dayanamadığınız halde, nasıl yirmi hükümetin birden itirazını hiçe sayar gibi hürriyet-i vicdaniyeyi cebrî bir surette bozmaya çalışıyorsunuz? (Mektubat, s. 729)
Tek istediğimiz din hürriyetinin teminidir: Bizim yegâne emelimiz, memlekette din hürriyetinin hakikî surette temini, dine ve din ehline ve Kur’an ehli olan Nurculara karşı çeyrek asırdan beri devam eden zulüm ve tazyikin tamamıyla bertaraf olmasıdır (Tarihçe, s. 981).
Benzer konuda makaleler:
- İslam ve Demokrasi
- Neden Bediüzzaman ve Risale-i Nur?
- Mehmet Kutlular: Şahsa değil sisteme bağlıyız
- Said Nursi´nin 31 Mart olayındaki tavrı
- Risale-i Nur’da cumhuriyet ve demokrasi
- Asayişi temin etmek mesleğimizin icabı
- Mehmet Kutlular: Bir nur talebesinin siyasetteki istikameti