Bediüzzaman’ı dikkate alanlar ve almayanlar

Nur hadimlerinin muhtemel bazı hata ve kusurları üzerinden ehl-i dalâletin Nurlar’a dolayısıyla Nur hizmetlerine darbe vurabileceklerine dikkati çeken Üstad Bediüzzaman, bilmana “Baki hakikatler, fani şahıslar üzerine bina edilmez. Her zaman çürütülebilir, fani şahıslar üzerine bina edilirse, Nur hizmetlerimize tamiri mümkün olmayan zararlara sebebiyet verir” der.

Şahıslar dahi de olsalar bu zamanda zındıka komitelerinin savletli saldırılarına karşı dayanamayarak mağlûp düşeceklerine dikkatleri çeken Üstad; bu dehşetli hücumlara karşı şahısların değil; ancak şahs-ı maneviyi teşkil eden cemaatlerin mukavemet edip, dayanabileceklerine işaret ediyor. Bunun için; “zaman şahıs zamanı değil; şahs-ı manevî zamanıdır” buyuruyor.

Üstadın bu dikkat çekici teşhis, tesbitlerini dikkate alan nice isimsiz kahramanlar tarihe geçecek hizmetlerde bulunurken; Üstadın bu tesbitlerini görmezden gelerek, şahs-ı maneviyi değil; şahıs odaklı hzmet tarzıyla hareket edenler de öteden beri farkında olmadan istenmeyen bazı sıkıntılara sebep oldular. Hatta zamanla maalesef ehl-i dünyanın tuzaklarına düşerek oradan oraya savrulduklarına hep şahit olduk.

Üstad Bediüzzaman, saymakla bitiremeyeceğimiz meziyetlere, faziletlere sahip idi.

Kur’ân hizmetlerinin zarar görmeden ebede kadar devam ve intişarı için; “ben üstad değilim.. Ben ders arkadaşınızım.. Ben bir kuru çubuk hükmündeyim.. Ben bir çekirdektim çürüdüm… Benim de bir reyim var…” gibi ifadelerle şahsını devreden çıkararak her meselede olduğu gibi bu konuda da hüsn-ü misal olmuştur.

Nur hizmetlerinin selâmeti için bütün faziletlerini gizleyerek Risale-i Nur’un şahs-ı manevisini nazarlara veren Üstad Bediüzzaman talebelerine de şahıslarını değil şahs-ı manevîyi esas almalarını; ayrıca; “bir meziyetiniz varsa, hafa türabında kalsın..” tavsiyelerinde ve ikazlarında bulunduğunu görüyoruz.

Geçmişten günümüze kadar Üstadın bu tavsiyelerini, bu tarz ve tavırlarını dikkate alarak o istikamette hizmette bulunan bir çok Nur hadimlerinin sarsılmadan kalıcı hizmetlerde bulunduklarına hep şahit olduk.

Bediüzzaman’ın ikazlarını dikkate almayan, sürekli vitrinde kalmayı adet haline getirenlerin de farkında olmadan Nurlar’daki hak ve hakikatlere perde olduklarına hep şahit olduk.

Kendisinde var olduğuna inandığı bazı meziyetlerin ve istidat ve kemalatlarının birer ikram-ı İlâhî olduğunun farkında olmadığı için bu özelliklerini camiada bir rüçhaniyet, bir üstünlük vesilesi yaparak, çevresinden devamlı taltif ve tebrik beklentilerine giren bazı hadimlerin de zamanla gurur ve kibir marazlarına düştüklerine hep şahit olduk maalesef.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*