Bediüzzaman’ın duâ ve vasiyetine saygı…

Vefâtından dört yıl önce kabri hakkında yazdığı bir lâhika mektubundaki “vasiyet”te Bediüzzaman, “Benim kabrimi gayet gizli bir yerde, bir-iki talebemden başka hiç kimse bilmemek lâzım geliyor, bunu vasiyet ediyorum” duâ ve dileğine, başta hizmetindeki en yakın talebeleri olmak üzere kimse ihtimal vermez.

Hele 23 Mart 1960 Çarşamba günü (Ramazan’ın 25’inde) Urfa’da vefat ettiği haberini alan binlerce Urfalının akın akın otelin önünü doldurması, bir buçuk kilometrelik yolun ancak iki saatte alınarak Halilürrahman Camiinde hazırlatılan iki kubbeli lâhde tevdiinden sonra, artık Üstad’ın bu vasiyetin bir temenniden ibâret olduğu düşünüldü.

Şehrin ortasında, beş vakit namaz kılınan ve halkın sürekli ziyaret ettiği namaz ve zikir mahalli Hz. İbrahim’im makamı Dergâh’ta, onbinlerin iştirak ettiği bir cenâzeden sonra hergün onlarca, yüzlerce Nur Talebesinin ziyaret ettiği kabrin açılıp tabutun “gizli bir yere” götürüleceği kimsenin aklından bile geçmedi…

“VASİYET EDİYORUM!”

Oysa Bediüzzaman’ın “kabrinin bilinmemesi”ne dair vasiyeti vardı. Hatta bu vasiyet üzerine Nur Talebelerinin, “Kabri ziyarete gelenler, Fatiha okur, hayır kazanır. Acaba siz ne hikmete binaen kabrinizi ziyaret etmeyi men ediyorsunuz?” sualine, “Bu dehşetli zamanda, eski zamandaki firavunların dünyevî şan ve şeref arzusuyla heykeller ve resimler ve mumyalarla nazar-ı beşeri kendilerine çevirmeleri gibi, enâniyet ve benlik, verdiği gafletlere heykeller ve resimler ve gazetelerde nazarları mânâ-yı harfîden mânâ-yı ismiyle tamamen kendilerine çevirmeleri ve uhrevî istikbâlden ziyade dünyevî istikbâli hayal edinmiş olmaları ile eski zamandaki Lillah için ziyareti mukabil, ehl-i dünya kısmen bu hakikate muhalif olarak mevtânın dünyevî şan ve şerefine ziyade ehemmiyet verir; öyle ziyaret ediyorlar. Ben de Risâle-i Nurdaki azamî ihlâsı kırmamak için o ihlâsın sırrıyla, kabrimi bildirmemeyi vasiyet ediyorum” cevabıyla kabirinin gizli olmasının hiktemini âdeta açıkça bildirir. (Emirdağ Lâhikası, 420-421)

Talebelerinden Bayram Yüksel ile Ceylân Çalışkan’ın kaleme aldıkları bu vasiyetine ilâveten, “Hazret-i Ali’nin kabri nasıl gizli ise, benim de kabrimi kimsenin bilmediği bir yere defnedersiniz. Size bunu emrediyorum, vasiyet ediyorum” sözleri takviye eder.

Ve çok geçmeden önce 27 Mayıs darbesiyle demokrasiye darbe vurulur. Bediüzzaman’ın duâsına mazhar “İslâm kahramanı” dediği Başvekil Adnan Menderes hükûmeti ve Demokrat Parti iktidarı devrilir. Ardından kardeşi Abdülmecid Ünlükul’a zorla “kendi talebiymiş” gibi imza attırılır. Peşinden Urfa’ya getirilerek, o gece ilân edilen sokağa çıkma yasağı ile Urfa’nın etrafını alan tanklar, askerî birlikler kontrolünde, vefatından 3 ay 18 gün sonra 11 Temmuz 1960 Pazartesi günü gecesi askerî bir uçakla tabut resmen, dönemin Urfa, Afyon ve Isparta valilerinin resmî devir-teslim zabıtlarıyla Urfa’dan uçakla Afyon’a, oradan da karayoluyla Isparta şehir mezarlığında hazırlanan kabre tevdi edilir…

RESMÎ BELGELERLE, KAYITLARLA…

Bu durum, nakil işleminde bulunan yetkililerin, subayların, pilotların, tabutu Isparta’ya götüren askerlerin hâtıralarında birbirini teyiden açıkça yer alır.

Keza “T.C. İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Araştırma Plânlama ve Koordinasyon Dairesi Başkanlığı’nın 129 yayın nolu Polis Dergisi”, (ISSN 1300-4662) “özel sayı”sında “Cumhuriyetin 75. Yıldönümünde Polis Arşiv Belgeleriyle Gerçekler” arasında yer alan “13311/22/32 Belge Nolu” iki “zabıt varakası”nda, vali muavininden vilayet jandarma komutanına, merkez kumandanından emniyet müdürlerine, il hükûmet ve belediye tabiplerine kadar yetkililerin imzalarıyla, “Said Nursî’nin naaşının Urfa’daki kabrinden çıkarılmasına ve Isparta’ya naklinin ve hazırlanmış yeni kabrine konulmasının “nakli kubur suretiyle” olduğu belirtilir.

Bediüzzaman’ın naaşının nakli ve yeni kabre konulduğu hadisesine dair 17 Temmuz 1960 tarihli ve 12914 sayılı Cumhuriyet gazetesinin “Said Nursî’nin cesedi Isparta’ya defnedildi” başlıklı Isparta Valisi’ne dayandırılan “Bediüzzaman Said Nursî’nin cesedinin kardeşinin arzusu üzerine Isparta’ya getirildiğini ve gömüldüğünü söylemiştir. Emniyet mülâhazasıyla mezarın mahallî açıklanmamıştır” haberi, bunlardan biri. Yine 20 Temmuz 1960 tarihli “Dünya” gazetesinin haberi ile Dinar’da çıkan 18 Ağustos 1960 tarihli mahallî haftalık “Vatandaş” gazetesinin “Said Nursî’nin gömülü olduğu yer sivil polislerin kontrolü altında” başlığı altında şu haberle tabutun Isparta’da toprağa verildiğini açıkça bildirilmesi, gerçeği ortaya koyan diğer iki yayın.

Bu husus, diğer resmî ve özel belgelerle ortaya konulur. Özetle, resmî belgelerle, arşivlerle, kayıtlarla, araştırmalarla, nakil işleminde yer alan şâhidlerin hâtıralarıyla “Said Nursî’nin tabutu denize atıldı” veya “meçhule gönderildi” benzeri uydurmalar boşa çıkarılır. (Belgelerle Bediüzzaman’ın Kabir olayı, Necmeddin Şahiner, 92-94)

“MÂNEVÎ MECBURİYET”İN MÂNÂSI

Böylece Bediüzzaman’ın vefatından yıllar önce bir bayram günü şiddetli hastalık içinde, yanında bulunan talebelerine, “Benim kabrimi gayet gizli bir yerde, bir-iki talebemden başka hiç kimse bilmemek lâzım geliyor. Bunu vasiyet ediyorum” sözlerindeki duâ ve niyâzı yerine gelir. “Beşer zulmededer”, nebbaşlar naaşını nakleder, lâkin farkında olmadan Bediüzzaman’ın duâsı kabul olur…

Bundandır ki, çeşitli niyet ve maksatlarla, farklı siyasî rant ve dünyevî hesaplarla zaman zaman gündeme gelen-getirilen Bediüzzaman’ın duâ ve arzusunun hilâfına “kabrinin bulunup mezârının belirlenmesi” girişimleri, öncelikle Bediüzzaman’ın vasiyet ve duâsına uygun değil.

Asıl olan, Bediüzzaman’ın “Benimle görüşmek isteyen aziz kardeşlerime beyân ediyorum ki” hitâbıyla başlayan lâhika mektubundaki, “Kat’iyyen size haber veriyorum ki, Risâle-i Nurun her bir kitabı bir Said’dir. Siz hangi kitaba baksanız benimle karşı karşıya görüşmekten on defa ziyade hem faydalanır, hem hakikî bir surette benimle görüşmüş olursunuz. Risâle-i Nur bana hiç ihtiyaç bırakmıyor” düsturundaki hikmettir.

Bediüzzaman’a saygı, evvela Bediüzzaman’ın tahakkuk eden duâ ve vasiyetine saygıyı gerektirir…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*