Bediüzzaman’ın has talebelerinden, bir istikamet şehidi: Binbaşı Âsım Bey (Ahmet Asım Önerdem)

Vefatının 78. yılında rahmetle anıyoruz

Binbaşı Âsım Bey, Bediüzzaman’a talebe olan bahtiyar bir askerdir. Üstad’la ilk tanışmasını bir mektubunda Âsım bey şöyle ifade eder: “Dört sene evvel Burdur’a geldiğimde, kardeşimiz Şeyh Mehmet’in delâlet ve tavassutu ile muhabereye başlanmış.”1

Âsım Bey, Üstadla Burdur’da tanışır. Ve sonra Üstada ve Nurlara duyduğu alakayı şu veciz ifadelerle dile getirir.

EVVELKİ GÜLDÜKLERİME ŞİMDİ AĞLIYORUM

“Otuz dört sene olan hayat-ı askeriyemde muktezâ-i beşeriyet, az ve çok masiyet, fırtına ve dalgalarına tutulmuş, vazife-i diniye-i uhreviye ve ubudiyet ciheti pek çok noksan kalmış ve hâb-ı gaflet perdesine bürünmekle imrâr-ı hayat olduğumu şimdi anlıyorum ve kusurlu geçmiş zamanlarıma pişman ve nadim olup evvelki güldüklerime şimdi ağlıyorum. Bu da siz Üstadıma ve Risalelerinize kavuşmakla hasıl olmuştur ki, yüzbinlerce şükür Cenab-ı Hak sizi bu fakire ihsan buyurdu.”2

‘RİSALE-İ ŞERİFELER FAKİRİ İHYA EDİYOR’

Nur Risalelerini Kur’ân’ın nurları diye ifade ettiği bir mektubunda, bu hakikatlere duyduğu hissiyatı şöyle anlatır:

“Envâr-ı Kur’âniye mizan ve bürhanlarından ve kıymeti takdir edilemeyen Sözler namındaki risale-i şerifeler fakiri ihya ediyor, kalbimi nurlandırıyor. Hâzâ min fazlı Rabbî. Çoktan beri aramakta iken, lehülhamd, Cenab-ı Hak Sözler’i bu fakire ihsan buyurdu. Kalb ve gönlüme âciz kalemim ve kâlim tercüman olamıyor. Âsım.”3

ÂSIM BEYİN MEKTUPLARI

Üstad Bediüzzaman’a talebe olup Nurlarla şereflenen Asım Beyin, Nurun satır aralarında bir çok mektubu bulunmaktadır. Mânâ, hakikat, hasret ve iştiyak dolu bu mektuplardan birisi şöyledir:

“Sevgili Üstadım,

“Ne diyeyim, müştâkı olduğum bu risale-i şerife, bu sözler, bu hakikat, bu nur, bu fakire lütuf ve kerem-i İlâhî olarak ihsan buyuruldu.

Cenab-ı Kadîr-i Mutlak Hazretlerine hadsiz ve hesapsız hamd ü senâ ediyorum ki, siz Üstadıma kavuştum ve binnetice bu nurları, bu hakikatleri gördüm, okudum, yazdım ve gerdenbeste-i inkıyâd [tam bir teslimiyetle boyun eğen] oldum.”4

ÜSTADIN ÂSIM BEYLE ALÂKADARLIĞI

Üstad Bediüzzaman, Kur’ân dersleriyle şereflenen her bahtiyar insana şefkatle alakasını göstermiştir. Âsım Bey de ihlâsı ve sadakatiyle bu ilgiden nasibini almıştır.

“Hizmet-i Kur’aniyede kuvvetli arkadaşım ve tarîk-ı hakta ve ebed yolunda enis yoldaşım.”
“Kardeşim, sen [Re’fet], Hüsrev, Âsım, nazarımda çok kıymettarsınız.”
“Tahirî’de, bir Hüsrev, Bir Lütfi, bir Âsım gördüm.”5

“ON BİN TALEBEM…”

Ali Demirel, Üstadın yakın alâka duyduğu Âsım Beyle ilgili bir hatırasında şunları anlatmaktadır:

“Üstad beni görünce ‘Sen nerelisin kardeşim?’ dedi. Ben de ‘Burdurluyum’ deyince, Üstad ‘Benim Burdur’da on bin talebem olması lâzımdı, Isparta’da on bin talebem vardır. Burdur’da kemiyete ihtiyaç yok, keyfiyet olduğu için sadece on tane vardır. Binbaşı Asım Bey, Mustafa Çavuş, Rasih Hoca, Abdurrahman Cerrahoğlu’ demişti.”

ÂSIM BEYİN ŞEHADETİ

Üstad Bediüzzaman’a ve Risale-i Nur’a mükemmel bir ihlâs ve samimiyetle bağlanan Âsım Bey, canını feda eder bir kahramanlıkla, Üstadı yerine şehit olmuştur.

“1935 Nisanında Eskişehir hadisesi dolayısıyla Isparta’da onun da sorgulaması yapılmak üzere mahkemeye celbedilmiş. Mahkeme koridorunda sorgulanmasını beklerken, ‘Herşeyi dosdoğru söylesem, belki sevgili Üstadıma zarar gelebilir, doğruyu söylemezsem yalana girme ihtimali vardır’ diyerek, Cenab-ı Hak’tan o anda ruhunu teslim alınmasını niyaz etmiş. Ve hemen orada ruhunu Rahman’a teslim etmiştir.”6

ÜSTADDAN EVVEL KABRE GİRMEK

Merhum Binbaşı, bu şehadet hadisesinden önce yazdığı bir mektubunda bakınız neler söyler:

“Yâ Hazret, riyâ değil, tasannu değil, içimden doğuyor, gönül şöyle istiyor ve arzu ediyor: Bu fakir, Üstadımdan evvel kabre girsin ve siz, dâr-ı bekanın ilk kapısına gelinceye kadar, dâr-ı dünyada bulununuz ki, bu fakir ve muhtaç olan talebenize arkasından göndereceğiniz dua ve hediyenizle mütena’im [nimetlenme], şâd ve mesrur olsun. Ve sizin teşrifinizde—ki Erhamü’r-Râhimîn olan Rabbü’l-Âlemîn’den dua ve niyâzım budur—ruhum sizi istikbal etmek şerefiyle müşerref olabilmek gibi, gönül arzu ve hayatı hâsıl oluyor.”7

“RİSALE-İ NUR’DAN TAM DERS ALAN…”

Sonra Bediüzzaman, aynı hadiseyle alâkalı olarak, bir mektubunda şunları der:

“Binbaşı Merhum Asım Bey isticvab edildi [sorguya çekildi]; eğer doğru dese Üstadına zarar gelir ve eğer yalan dese kırk senelik namuskârane ve müstakîmane askerliğinin haysiyetine çok ağır gelir diye düşünüp, ‘Ya Rab, canımı al!’ diyerek on dakikada teslim-i ruh eyledi; istikamet şehidi oldu. Ve dünyada hiçbir kanunun hata diyemeyeceği bir muâvenet-i hayriyeye ve bir tasdike hata tevehhüm edenlerin çirkin hatalarına kurban oldu. Evet, Risale-i Nur’dan tam ders alan, bir su içer gibi, kolayca terhis tezkeresi telakki ettiği ecel şerbetini içer. Eğer benden sonra dünyada kalan kardeşlerimin teellümlerini düşünmeseydim, ben de, âlicenap kardeşim Asım Bey gibi ‘Ya Rab! Canımı da al’ diyecektim. Her ne ise…”8

1877 yılında İzmit’te dünyaya gelen ve 7 Mayıs 1935 yılında bir ‘istikamet şehidi’ olarak dar-ı bekaya irtihal eden Binbaşı Asım Bey’e vefatının 78. yılında Allah’tan rahmet ve mağfiret diliyoruz.

Dipnotlar:
1- Barla Lahikası, Y.A.Neş. S. 66
2- Barla Lahikası Y.A. Neş. S. 54
3- Barla Lahikası, Y.A. Neş. S.91
4- Kastamonu Lahikası, Y.A. (Muhtelif Sayfalar)
5- Son Şahitler-3, Necmettin Şahiner, Nesil Yay. S. 259
6- Mufassal Tarihçe-i Hayat A.K. Badıllı, Timaş Yay. S. 634
7- Barla Lahikası, Y.A.Neş., mektup no: 116, s. 196
8- Tarihçe-i Hayat, Y.A.Neş. S 196

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*