18 Bediüzzaman’ın menzillerinde: Van, Nurs ve Barla

Zamanın ihtiyarlamasıyla gençleşen ve tazelenen Kur’an-ı Kerim’in bu asırdaki eşsiz mübelliği aziz üstadım Bediüzzaman Said Nursî; bir asra yakındır başta bu ülke olmak üzere gündemden hiç düşmeyen adam! Çünkü davası büyük, maksadı ulvî, hedefi büyük, devasa, semavî ve İlâhî.

Yolu, düsturu, prensibi, metodu, tarzı; Rabbanî.

Tarzı; muhabbet, sulh, sükûn, müsbet hareket, istikamet, meşrûiyet, demokratlık, hürriyet, adalet.

Maksadı; net, berrak, semavî. Gerçek manada Yaratanını tanımak. “İnsana” insanca muamele etmek…

Karanlıkta kalan hiçbir hali ve düşüncesi yok. “En büyük hile, hilesizliktir” onun hayat felsefelerinden biri. Yaşantısında hiç bir kırılma ve sapma yok.

“Derin güçlerin ve zındıka komitelerinin” bütün tuzak ve oyunlarına rağmen aşamadıkları çelik ve sarsılmaz iradenin yegâne temsilcisi.

Çünkü:

”Allah’tır onun yârı, mürebbîsi, velisi;
Andıkça, bütün nur oluyor duygusu, hissi.
Yükselmededir marifet iklimine her an,
Bambaşka ufuklar açıyor rûhuna Kur’ân.
Vazife başında ve cihad meydanında iken, şu mısralar lisan-ı halidir:
Şahlanan bir ata benzer, kırarım kanlı gemi;
Sinsi düşmanlara, hâşâ, satamam benliğimi.
Benliğimden uzak olmaktır esaret, bence;
Böyle bir zillete düşmek, ne hazîn işkence!  
Ebedî vuslatın aşkıyla geçer her ânım,
Dest-i kudretle yapılmış kaledir îmanım.
Bu mukaddes emelimden ne kadar dilşadım;
Görmek ister beni Cennette şehîd ecdadım
Rûhum oldukça müebbed, ebedîdir ömrüm;
En büyük vuslata, Allah’a çıkan yoldur ölüm.” (Tarihçe-i Hayat, s. 18)

VAN, NURS, BARLA!

Uzun, meyveli, semereli Avrupa seyahatinden döner dönmez dört gün içersinde farklı gruplarla, aynı maksat için ziyaret ettiğimiz mümtaz, farklı belde ve menziller.

İlk durağımız;  altı seneden beri geleneksel hale getirdiğimiz “Van Mevlidi” için Van’dayız.

Van havaalanına iner inmez Antalya’dan gelen kafilemizin işi hemen asrın “Bedîsinin” ata ocağı mübarek Nurs’a yönünü çevirmek oldu. Dört saat sonra Nurs’tayız. Nurs’un çehresi değişmiş. Hizmet mekânları ile daha şanlı ve anlamlı hale gelmiş. Üstadın evini, Nurs Külliyesini ve asırlık mezarlığı ziyaret edip dualar ettik, dersler yaptık. Tefekkür ve sadakat duygularımıza katkı yapmaya çalıştık.

Daha sonra bir dost daveti vesilesiyle Siirt’in Kurtalan ilçesi, Konakpınar köyüne uzanan seyahatimiz bahtiyar bir ailenin muhabbet sofrası ve yeni simalarla tanışmaya vesile oldu. Mevlid günü sabah namazının hemen sonrasında başlayan Van’a ulaşma arzusu iki saatimizi aldı. Van’ın meşhur “kahvaltı sofrasından” Hacı Ömer Camii’ne ulaştık.  

Van’ın bütün önemli kavşak ve göze çarpan duvar ve meydanlarını süsleyen “Bediüzzaman Mevlidi” konulu ilân ve reklamlar Anadolu gerçeğinin serhat şehrindeki simgesi ve izdüşümüydü. Cami avlusunda kucaklaşma ve kaynaşma coşkusu yaşanıyordu. Türkiye’nin her köşesinden gruplar halinde bu davete icabet eden mübarek dava adamlarının meydana getirdiği coşku ve muhabbet görülmeye değerdi.

Doğu-Batı kucaklaşmasının, İslâm kardeşliğinin, ümmet olma şuurunun ve insan olma haysiyetinin gereği bir defa daha en güzel şekilde Van’da icra edildi. Bu defa devlet erkânı da en yüksek derecede orada vardı ve temsil edildi. Sayın Van valisi, Tuşba Belediye başkanı ve vaiziyle mevlide renk ve canlılık katan Van Müftüsü hocaefendiler öne çıkan isimlerdi. Van halkı, şeyhler, diğer İslâmî gruplar ve cemaatler… Doğunun asaletine yakışanı yaptılar. Bu faaliyet dairesi içerisinde olanları ve katılanları gönülden tebrik ediyoruz. Her şeye rağmen ve her geçen yıl katılımın katlanarak devam ettiği Van Mevlidi’ni başta organize eden Van Yeni Asya Temsilcilerini, her bölgeden iştirak edenleri, katkıda bulunanları, dua edenleri tebrik ediyor  ve devamını diliyoruz.

Mevlid sonrası Erek, Çoravanis, Horhor medresesi ve Van Kalesi ziyaretleri hem tefekkür dünyamıza büyük bir katkı, hem de Aziz Üstadın hatıralarına olan vefa duygusunun bir borcu ve sadakatin gereğiydi.

Mevlidden bir gün sonraki durağımız “Akdamar” adasıydı. Bu ziyaretle bir rüya daha gerçekleşiyordu. Hz. Üstadın “Elli adamla dünyayı eğitme ve ıslah etme” projesinin adının geçtiği bu yere Van fedakârlarının yanı sıra Şanlıurfa Birecik kafilesinin birlikteliğinde botla geçtik. Botta ve Akdamar adasının mekânlarında yapılan Risale-i Nur dersleri ve yeni simalarla tanışma, kitap hediye etme faaliyetleri his ve kalp dünyamıza yeni ufuklar açtı.

Van’dan dönüş yolculuğumuz da hava yoluylaydı. Bu defa aktarmalı ve uzun bir yolculuktan sonra yeni günün ilk saatlerinde Antalya’daki fakirhaneye ulaştık. Sabahın ilk saatlerinde yeni bir sefere hazırlık başladı. Zira Barla’da dört günden beri bizi bekleyen üniversiteli genç Saidler “Risale Okuma” programındaydılar. Pazartesi günü o mübarek beldeye intikal ettik. Sakin bir ortamda, harika manzaralarda ve dinamik, idrakli, saygılı, müdakkik, iradeli genç kardeşlerle birlikte olmak hayatın en güzel karelerinden birisi. İman hakikatlerini okumak, müzakere etmek, soru- cevap, ibadet, tesbihat ve samimi sohbetler…

Ve zirvelerin zirvesi bir mekân “Çam Dağı” ziyareti!

Hayatıma renk katan ve unutulmazlar sırasına geçen olay: Yıllardan beri hayalini kurduğum Barla’dan Çamdağı’na yaya yolundan çıkmak veya inmekti! İşte 11 Haziran Çarşamba 2014 tarihi! Hayatımdaki büyük bir hedef ve eşiğin aşılma tarihi oldu! İşlerimin çok olmasından dolayı gençlerin yaptığı o sabahki “Çamdağı” gezi programına iştirak etmek istememiştim. Fakat onların ısrarı ve ricalarını kıramadığım için kafileye katılmak zorunda kaldım. İlk olarak 1987’de traktör ve römorkla çıktığım bu müstesna ve kudsî mekândaki manevi hazzı tam olarak o tarihte yaşamıştım. Ve asla unutamıyorum. O günkü halet-i ruhiyeye de bir türlü giremiyorum. Otuz sene sonra ancak bu defada, bu halet-i ruhiyeye en yaklaştığım hal oldu diyebilirim. Tefekkür dünyamı dolduran Çamdağı manzarası “Dördüncü Mektub” dersiyle bir defa daha süslendi. Kalp ve ruh dünyamın zirve yapan başka bir mutluluğu Çamdağı’ndan Barla’ya Üstadın takip ettiği yaya yolundan inmekti. Bana refakat eden dokuz genç kardeşimle bunu gerçekleştirmek nasip oldu elhamdülillah. Dört saat süren uzun ve yorucu yolculuğun en feyizli anı ise; rahmet hazinesi bir “pınarın” başında yeşillikler üstünde kuş zikir ve cıvıltılarıyla cemaatle eda edilen öğle namazıydı.

Hayatı, fıtratı, Allah’ın (cc) isimlerinin ve sıfatlarının tecellisi olan tabiatı olduğu gibi yaşamak. Orijinal halleriyle hemhâl olmak. Sadelik ve Sünnetullaha uygun manevî zevki dostlarla birlikte paylaşmak ne güzel!   

Bütün bunları bizlere bahşeden Cenab-ı Hakk’a sonsuz şükürler olsun. Ümmeti olduğumuz iki cihan güneşi Hz. Muhammed’e (asm) sonsuz selâm ve salât olsun. Bu eşsiz nimetlerin kıymetini, büyüklüğünü, güzelliğini, önemini ve farklılığını bize anlatan, gösteren ve idrak ettirmeye vesile olan Üstadımız Hz. Bediüzzaman’a sonsuz dualar ve rahmet olsun. (Âmin)

NOT: Mevlidle ilgili Van Yeni Asya Temsilciliğiyle yaptığımız kısa ve özlü röportajı en kısa zamanda gazetemizde ayrıca paylaşacağımızı duyuralım. N.E.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*