Bediüzzaman’ın naaşının nakli… (2)

Bediüzzaman’ın mezarının naklinde “yakını” olarak hazır bulundurulan Konya İmam Hatip Okulu meslek dersleri öğretmeni kardeşi Abdülmecid Ünlükul’un değişik vesilelerle gün, saat, isim ve yer verdiği beyanlarıyla görevli asker, subay ve pilotların ifadeleri ve resmî belgeler birbirini te’yid eder.

Ünlükul, 1960’ın Temmuz ayının başlarında, Konya’da Mevlânâ Türbesi civarındaki evine öğleyin birinci şube şefinin gelip “Sizi Vali Bey çağırıyor” dediğini, vilâyete gittiklerinde Cemal Tural ile dönemin İkinci Ordu Komutanı ve geçici Konya Valisi Refik Tulga’nın kendisine, “Ağabeyinizin kabrini Şark ahâlisi ve güney sınırımızdan kaçak gelip ziyaret edenler var, nâzik bir zamandayız; sizin de iştirakiniz ile kabrini İç Anadolu’ya nakledeceğiz; şu kâğıdı lütfen imzalayın” diye ağzından yazılmış bir dilekçe uzattıklarını aktarır.

TABUT, URFA’DAN
AFYON’A GETİRİLDİ…
Dilekçeyi okuduğunu ve “Benim böyle bir isteğim yok; ne olur hiç olmazsa kabrinde rahat etsin” ricasına karşı, “İmzalamaya mecbursun, bizi zor durumda bırakma!” tehdidini anlatan Abdülmecid Ünlükul, mezar naklini özetle şöyle nakleder:
“Dilekçeyi imzaladıktan sonra, bizi havaalanına götürecek vasıtaya bindirdiler. İlkin Diyarbakır’a, sonra ayrı bir uçakla ikindi vakti Urfa’ya indik. Beni önce askerî vasıtayla askerî bir binaya, akşamdan sonra bir jiple bir yüzbaşı ve erler refakatinde Halilürrahman Dergâhına götürdüler. Caminin avlusunda iki tane tabut vardı. Bazı askerler dolaşıyordu. Yanıma bir doktor geldi. ‘Fazla merak edip üzülmeyin; Üstadı Anadolu’ya naklediyoruz, onun için sizi buraya getirdiler’ dedi. Doktorun bu sözleri üzerine ağlıyordum…
“Doktor askerlere: ‘Bu tabutu açıp Üstadı öbür tabuta alacağız” diyor. Fakat erler çekiniyor ve korkuyorlardı. ‘Biz yapamayız, çarpılırız’ dediler. Fakat doktor, ‘Kardeşlerim biz emir kuluyuz, ne yapalım mecburuz’ dedi. Hep beraber tabutu açtık. Elimi Seyda’nın kefenine sürünce sanki yeni vefat etmiş gibi bir hal vardı. Doktor kefenin ağzını açtı; yüzüne baktım, âdeta tebessüm ediyordu…
“Yine hep beraber kucakladık o şanlı mazlûm Üstadı; askerlerin getirdiği çok ağır ve büyük tabuta yerleştirdik. Tabutun etrafındaki boşluğu otlar ile doldurdular. Bütün işler bittikten sonra, bir askerî cemseye bindik. Caddelerde hep süngülü askerler geziyordu. Doğru uçağın yanına vardık. İlk uçak tabutu almadı. İkinci bir uçak geldi, tabutu bunun içine uzattık. Ben de yanına oturdum. İçimi hüzün, gözlerimi yaş kaplamıştı. Az sonra Afyon’a indik. Sonra oradan da bir ambulans ile Isparta’ya doğru hareket ettik. Önümüzde ve arkamızda askerî vasıtalar bize refakat ediyordu. Önceden hazırlanmış mezara Üstadı defnettik. Bana, istersem o günü Isparta’da geçirebileceğimi söylediler. Ben de hemen Konya’ya dönmek istediğimi bildirdim. Askerî bir araba ile beni Konya’ya getirip bıraktılar.” (Belgelerle Bediüzzaman’ın Kabir Olayı, Necmeddin Şahiner, 92-94; Bediüzzaman’ın Kabri Hâlâ Gizli mi Kalacak, Eşref Edip, Bugün, 22 Aralık 1967)

ISPARTA CİVARINDAKİ KABRİSTANA TEVDİ EDİLDİ…

Daha sonra Bediüzzaman’ın naaşının bulunduğu tabutu Afyon’a götüren C 47 askerî uçağını kullanan pilot-astsubay Ahmed Kırlay, emekli pilot-astsubay Ali Demirel’e anlatır.Urfa’dan tam iki saat onbeş dakika sonra Afyon’a indiklerini, havaalanında Afyon valisi ve Isparta valisi ile subayların olduğunu, tabutu uçaktan alıp askerî bir ambulansa yerleştirdiklerini ve askerî bir vasıta ile kardeşi ile beraber Dinar-Baladız üzerinden Isparta istikametine naaşın götürülüp hazırlanan kabrine konulduğunu belirtir.Keza Bediüzzaman’ın tabutunu taşıyan uçağın telsizci ikinci pilotu Kadir Özkartal da, baş pilot Kırlay’la aynı bilgileri verir. Uçakta “katiyen telsiz irtibatı yapmamaları” emrini aldıklarını ilâve eder.
Yine o sırada Afyon ili Hava Er Eğitim Taburunda askerlik yapan havacı er Beşir Kılıç ve Isparta 58. Tümen karargâhında asker Ahmed Çam ile ambulans şoförü Kayserili Nuri de Said Nursî’nin tabutunu bir binbaşının emrinde 7-8 çavuşla birlikte uçaktan aldıklarını ve akşam vakti Isparta civarında bir mezara tevdi ettiklerini söylerler. (a.g.e., 105-10)
Isparta’dan Afyon Havaalanına hareket ettiklerini, bazı resmî sıfatlı adamlarla yüksek rütbeli komutanların olduğunu, vazifeli on bir asker olarak tabutu alıp Isparta’nın ışıklarının göründüğü şehir yakınlarındaki uzun çam ve selvi ağaçlarının bulunduğu bir kabristana götürüp kazdıkları kabre indirdiklerini, bölgenin yüzlerce askerle muhasara altına alındığını, kabristandan Davraz Dağındaki Er Eğitim Tugayına gelmelerinin ancak on-onbeş dakika sürdüğünü ifade eder. (a.g.e., 109-114)
Bütün bu bilgiler, Said Nursî’nin naaşının—tabutunun—Urfa’dan alınıp Afyon askerî havaalanına getirildiği ve Isparta yakınlarında bir mezarlığa tevdi edildiği gerçeğini doğrular…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*