Bediüzzaman’ın sinemaları – 2

Bediüzzaman Said Nursî, sadece sinemaya gitmekle kalmaz; sinemanın ne olduğunu, ‘hayal’in nasıl bir sinematoğraf olduğunu anlatır:
“Kürtlere medeniyetin garâbetini zikrettiğim sırada sinematografı târif etmiştim.” 1 “Hayal dahi bir sinematoğraftır.” 2 “Hayalin sinematografisi denilse câizdir.” 3 “Güya sinematograf gibi bu beyit senin aklına rüya göründü.” 4

Bediüzzaman, muhteşem bir eser sahibi ve senaristtir. Âyetü’l-Kübrâ ve Haşir Risâlelerinin kurgusu sinema özelliği taşır.

Sözler isimli eserinin otuz üç penceresi, otuz üç sinema perdesi ve sahnesidir adeta.
Âlemde her bir unsur bir sinema perdesi gibidir. Dünya büyük bir sinemadır ona göre; “Güzel ve muhteşem bir sinemâ-yı Rabbaniyenin seyrangâhıdır.” 5

“Şimdi rüzgârlara bak.”

“Şimdi bak çeşmelere, çaylara, ırmaklara; yerden, dağlardan kaynamaları tesadüfi değildir.”

“Şimdi yerdeki bütün taşların ve cevâhirlerin ve mâdenlerin envâına bak.”

“Şimdi çiçeklere meyvelere bak.”

“Şimdi kuşlara bak.”

“Şimdi bulutlara bak.”

“Şimdi göğe bak.”

“Bu gidişâta, icraata bak.”

“Bak ne kadar âlî bir hikmet…”

“Bak had ve hesaba gelmeyen şu sergilerde olan…”

“Bak bu işler içinde görünüyor ki…”

“İşte gel bak, bu muhteşem şimendiferler…”

“İşte bak her yerde, her köşede müteaddid fotoğraflar kurulmuş…”

“Bak mükerrer vaad ediyor…”

“Ne diyorlar bak…”

“İşte bak gördüğümüz menzil ve meydan…”

“İşte gel bak şu uzakta görünen…”

“Bâhusus, o saray içinde, sinema perdeleri gibi, her saatte hakikî menziller teşkil edilip, kemâl-i intizamla, elbise değiştirir gibi değiştiriliyor. Hattâ, her bir hakikî perde içinde müteaddit küçük küçük menziller icâd ediliyor.” 6
Bediüzzaman, her şeye bir sinema ve sinema perdeleri gözüyle bakar ve baktırır:

“Bak, sinema perdeleri gibi her saat başka bir âlem gösterir, başka bir şekil alır. Buna dikkat et ki, o kadar karışık, sür’atli, kesretli, hakikî perdeler içinde ne kadar mükemmel bir intizam vardır ki, her şey yerli yerine konuluyor. Hayâlî sinema perdeleri dahi bunun kadar muntazam olamazlar.” 7

Kur’ân da bir yönüyle sinema gibidir adetâ: “Kur’ân’ın, musîbet-i semâviye ve arziyeyi şiddetle beyânı, bu asrın emsâlsiz zulümlerine, kavm-i Âd ve Semûd ve Fir’avun’un başlarına gelen azaplarla baktırıyor. Ve mazlûm ehl-i imana, İbrahim ve Mûsâ Aleyhimesselâm gibi enbiyânın necatlarıyla tesellî veriyor.”

Dipnotlar:

1- Münâzarât, s. 32.
2- Münâzarât, s. 90
3- Muhakemat, s. 82.
4- Muhakemat, s. 80.
5- Mektubat, s 360.         
6- Sözler, s. 61.
7- Sözler, s. 58.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*