Bediüzzaman’ın tavrı

Bediüzzaman Hazretleri “Hak ve hakikat inhisar altına alınamaz.” ve “Hakk’ın hatırı âlîdir.” der. Bediüzzaman’ın; müsbet hareket anlayışı içinde olduğu ve haklılığının isbat edildiği görülmüştür.

Bediüzzaman Hazretlerinin içinde bulunduğu dehşetli hadiselerden olan Divan-i Harb-i Örfî’deki davranışını da buna misaldir. Şöyle ki;

31 Mart Hadisesi dolayısıyla 30 Nisan 1909’da tutuklanır, 23 Mayıs 1909’da İkinci Divan-ı Harb Mahkemesi’nden tahliye edilir. Mahkeme safahatı şöyle cereyan eder; Bediüzzaman tutuklandıktan bir süre sonra idam talebiyle Divan-ı Harb-i Örfî’ye [askerî sıkıyönetim mahkemesine] sevk edilir. Silâhlı muhafızlar tarafından mahkemeye getirilir. 23 Mayıs 1909’da İkinci Divan-ı Harb Mahkemesi’nden tahliye edildikten sonra 24 Mayıs 1909’da Birinci Divan-ı Harb Mahkemesi’ne sevk edilir. Bu mahkemenin başkanı Hurşid Paşa, yardımcısı da Rauf Orbay’dır. Mahkemede sorgulaması yapılırken, mahkemenin penceresinden, darağacına asılmış on beş din adamının cesedi görülüyordur. Bunun anlamı, psikolojik baskı yapmak ve gözdağı vermektir. Böyle bir psikolojik baskı ve tahakküme Bediüzzaman zerrece itibar etmez. Kahramancasına müdafaasını yapar. (Yeni Asya, 31 Mayıs 2021)

Bu hususta bir hatırayı da talebelerinden Tillolu Said Özdemir anlatıyor:

“Üstad yolda bana 31 Mart Hadisesi’ni anlattı: ‘Beni pencerenin önüne getirmişlerdi. 18 kişinin asıldığı görülüyordu. Seni de asarız gibisinden beni buraya getirmişler. Allah’ın izniyle yaptığım müdafaadan sonra beratımı verdiler.” (Üstad Sayfaları, Erguvan Yayınevi, s.401.)

BEDİÜZZAMAN DİYOR Kİ…

“Ankara’da, divan-ı riyasetinde Mustafa Kemal’le münakaşa zamanında, ona karşı dedim: ‘Namaz kılmayan haindir, hainin hükmü merduttur.’ Yüzüne şiddetli mukabele ettiğim halde bana karşı ihanet ve hakarete cesaret edemediği halde, burada [Emirdağ’da] küçük bir zabit ve bir çavuş, o ihaneti ve hakareti yaptılar. Maksatları beni hiddete getirip bir mesele çıkarmak olmasından, hıfz ve inayet-i İlâhiye bana sabır ve tahammül verdi.” (Emirdağ Lâhikası, s.168, Yeni Asya Neşriyat)

PEK ÇOK MEBUSLAR VARKEN

“Hem Ankara’da, divan-ı riyasetinde, pek çok mebuslar varken Mustafa Kemal şiddetli bir hiddetle divan-ı riyasetine girip, bana karşı bağırarak: ‘Seni buraya çağırdık ki, bize yüksek fikir beyan edesin. Sen geldin, namaza dair şeyler yazıp içimize ihtilâf verdin.’ Ben de onun hiddetine karşı dedim: ‘Namaz kılmayan haindir, hainin hükmü merduddur.’ Dehşetli bir put kırdım.” (Emirdağ lahk:,s, 14-YAN)

SAFFET DEMİROĞLU ANLATMIŞTI…

Bediüzzaman Hazretleriyle Mustafa Kemal’in divan-ı riyasette tartışmalarına şahit olan mebuslardan birisi de, Birinci Meclis Van mebusu olan Tevfik Demiroğlu’dur. Uzun yıllar Van’da Kızılay müdürlüğünü yapan Saffet Demiroğlu, ”Said Nursi ile Mustafa Kemal’in tartıştığı divan-ı riyasette Tevfik de (Demiroğlu) oradaydı. Van’da görüştüğümüzde bu hususu defalarca bizzat anlatırdı.” diye beyanda bulunmuştu.

Bediüzzaman Hazretlerinin yaşadığı hadiselerin, günümüzde cereyan eden sosyal ve siyasi hadiselere bakışta ölçü olması gerekir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*