Bekir Berk’in adam kaçırması

Geçenlerde, nurun avukatı, Nurcuların avukatı, Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin avukatı, dâvâ vekili, Bekir Berk ağabeyin vefatının 30. sene-i devriyesi idi. O gün biz de, bu vefat senesinde yâ ‘d etmek için, Yeni Asya gazetemizde, Bekir ağabeyin vefatının 21. senesinde yazdığımız bir makaleyi, bazı dostlarımıza göndermiştik. Okuyan dostlarımız, memnuniyetlerini ifade ettiler. Bunlardan birisi de, Denizli’nin kadîm nurcularından, “Berber Mehmed” ağabeyin oğlu ve kırk küsur sene evvel gazetemizde de yazan “Ebu Hureyre Özdemir” kardeşimizdi. Zaten sağ olsun, bizim her makalemizi okur ve hüsn-ü teveccühünü izhar eder, yorumda da bulunurdu.

Bekir ağabeyle alâkalı makaleyi gönderdikten sonra, Ebu Hureyre kardeşim beni aradı. “Osman abi, Bekir ağabeyle alâkalı makalenizi valideme de okudum, çok memnun oldu, hislendi. Rahmetli babamın da, Bekir ağabeyle alâkalı bir hatırasını, size bizzat anlatmak istiyor” deyip, telefonu validesine verdi. Zaten, Bekir ağabeyin, Anadolu’nun her tarafında gittiği dâvâlarda, hangi maznunla, hangi kadîm nurcuyla hatırası yoktu ki…80 küsur yaşındaki ablamız, bizi tebrik ettikten sonra, vefat eden beyi Mehmed ağabeyin, Bekir ağabeyle olan hatırasını, Denizli’nin, o güzel şivesiyle anlatmaya başladı:

“Bir gün bizim bey, dükkanda birisini tıraş ederken, dükkanın önünde bir araba duruyor, içinde de birkaç kişi var. Arabanın içinden birisi, inmeden, bizim beye “Mehmed kardeş!” diyor. O da, elinde makası ile dışarı çıkıyor, bakıyor ki, kendisini çağıran Bekir ağabey. “Buyur ağabey!” diyor.” Haydi, hemen gel, bir yere gidiyoruz!” deyince, bey şaşırıyor. “Ağabey, hemen mi, elimde iş var, birisini tıraş ediyorum, bitireyim öyle.” Deyince, Bekir ağabey ısrarlı “Hayır! Çabuk gel, tıraşı kalfaya bırak!” demesi üzerine, müşteriden özür dileyip, önlüğünü çıkarıp, ceketini giyiyor. Kalfaya da tenbihatta bulunarak, gelip, arabada, Bekir ağabeyin yanına oturuyor.

Tabii, “nereye gidiyoruz ağabey?” filân demiyor. Ama şaşkın! O ara Bekir ağabey diyor ki; “ bak Mehmed gördün mü, elindeki işini bitiremedin, seni hemen aldık kaçırıyoruz (!). Onun için, işte kardeşim, Azrâil (as) da geldiğinde, böyle işine gücüne bakmaz, ‘hele dur da, şu işi bitireyim öyle’ yi beklemez. Adamın ruhunu birden kabzeder dünya işine, böyle çok kapılma! Bu senin birinci imtihanın” deyip, yola devam ediyorlar, Nazilli’ye geliyorlar. Girişte bir yerde, bizim beye diyor ki; “haydi, burada in Mehmed!” yine şaşırıyor, ‘nereye gidiyorduk, buraya niye geldik, beni niye burada indiriyorlar?’ diye aklına geliyor ama bir şey diyemiyor, arabadan iniyor. Onlar devam edip gidiyor.

Fakat bizim bey, yine şaşkın! Kendi, kendine söyleniyor “Allah’ım, ben ne yapacağım bu dağın başında? Dükkandan, apar-topar çıktım, yanıma hiç para almayı da akıl edemedim!” diye düşünürken, sağa-sola bakıp, “bu işler neydi böyle? Tevekkeltu alellah Bakalım Rabbim neyler, ne güzel eyler!” der demez, bir bakar, Bekir ağabeyler, tekrar yanına gelip, durur, bizim beyi arabaya alırlar. Tekrar, Bekir ağabeyin yanına oturur. Bekir ağabey, “gördün mü keçeli, bu da senin ikinci imtihanındı. İman ve tevekkül imtihanın” demiş.”Ablamız bunları anlatırken, bana çok tesir etti. Hele de, “İşte kardeşim, Azrâil (as) da geldiğinde, böyle işine gücüne bakmaz, ‘hele dur da, şu işi bitireyim öyle’ yi beklemez. Adamın ruhunu birden kabzeder dünya işine, böyle çok kapılma!” kısmı… Ben de, bu güzel hatırayı, sizlerin nazarlarınıza tevdi edeyim istedim. Yani, bunlar, her ne kadar, belki hususî âlemdeki birer hatıra da olsa, dünyaya dalıp âhireti hatırlamayan kimseye hatırlatması bakımından da mühim.

Benzer konuda makaleler:

16 Yorum

  1. Çok güzel ve ibretlik bir hatıra ağabey. Allah sizden razı olsun. Rabbim ders çıkarıp ibret almayı nasip eylesin. Âmin!

  2. Evet abim üsdat’ımızın söylediği gibi bu dünya ebedi kalmak için yaratılmış bir menzil değildir.ancakcenabı hakkın ebedi ve servedi olan dar”üs selamına davetlisi olan mahlukatın iştima ları için bir han ve bekleme salonudur.Üsdad’ımız saten haberdar etmiş abim eline emeğine dağlık.

  3. Güzel bir hatıra. İbretlik bir hatıra ki hepimizin ders alması gerekli. Teşekkür ederim kardeşim

  4. Kalemine sağlık.Gerçekleri yaşanmış bir kıssa ile anlatmışsın.Tanımadığım kişiler olmasa güzel bir hikaye veya kıssa diyebilirdim.Rabbim Bekir abiye ve Ebu Hureyre kardeşin geçmişine rahmetiyle muamele etsin.
    Bu arada bu gerçek kıssanın bir ucuda Bize geliyor.70 yaşına dayanıp Terzilik öğrenip pantol paçası,yama,perde tamiri ile uğraşan bendeniz kardeşinizde hissesini aldı.
    Tekrar kalemine sağlık .

  5. Bekir Ağabeyin şoförü rahametli Hasan Ağabey anlatmıştı: Bir yere giderken asla arabanın yönünü baska istikamete çevirtmezmiş. Yemek yemek için durmaları gerektiğinde arabanın yönü istikamet üzerine dururmuş.
    Allah cc onlardan razı olsun.

  6. Elinize emeğinize sağlık, gerçekten Azrail as heran gelip ruhumuzu kabzeder düşüncesiyle iman-Kur’an hizmetine devam etmek gerekiyor.

  7. Aynı hatırasına Berber Mehmet ağabey hayatta iken bir sohbet ortamında anlatmıştı.
    Son zamanlarında Yeni Asya kitabevimize gelir hal hatır sorar,hizmetlerimizi tebrik ederdi.Biz de onu hayattayken ziyaret ederek sohbet ve hatiralarindan istifade ettik.
    Allah rahmet eylesin.

  8. Gerçekten çarpıcı bir vaka ders ve ibret dolu bir hatıra böylesi güzel ders alınaca olayların gün yüzüne çıkması Nur talebesi ağabeylerin tanınması hazine değerinde. Osman Ağabey kitaplara aksetmeyen kıyıda köşede kalan hadiseleri bulmaya devam edin teşekkürler

  9. Abi Allah razı olsun Çok güzel bir hatıra Elinize kaleminize sağlık. Bizim için de ibretlik oldu.

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*