Bediüzzaman Said Nursi’nin Barla hayatında Şamlı Hafız Tevfik Göksu’nun hatıralarında geçen vakıa ibretlidir.
İlk ziyaretlerinde Bediüzzaman’ı konuşturmak için “Mi’rac, ruhen mi bedenen mi?” sualini sorarlar. Bediüzzaman, “Hafız, yazın var mı?” diye sorar ve evet cevabını alınca eline verilen deftere Mi’rac bahsinin ilk telifi yapılır. Yazısının güzel olduğu takdirinin ardından gelen ikaz bizi bu yazımızın konusuna sevk eder.
“Yazın güzelmiş, sen bana lâzımsın amma ben asabiyim, sen tedbirli ol!” ikazına mukabil Hafız da “Efendim ben de tiryakiyim, sigara içmeden yapamam, ne yapacağız?” der. Üstad, besa Arnavut yemini yapmayı teklif eder ve ekler; “Ben kızınca, sen bir şey deme! Sen kızınca, gider sinekleri dağıtırsın.” der.1
İfade, kendi içinde ayrı ayrı hususiyetleri ihtiva eder.
Bir hedef için tarafların yapabileceği davranışlara bina edilen bir sözleşme, bu mevzuda ilk akla gelendir. Aynı zamanda bir çözüm ve çareye de işaret var. Her iki tarafa da çözüm getiren, onların davranış ve alışkanlıkları sebebiyle rahatsızlığa vasıta olmaksızın aradaki münasebet ve irtibatın devamının sağlanmasına hizmet eden özelliği doğrusu takdire şayandır. Sigara kullanmasına cevaziyetin doğruca ifade edilmeden “sinekleri dağıtırsın” şeklindeki ifade hem nezaketini gösteriyor, hem de muhatabını rencide etmemeye özen göstermesi takdir edilmelidir.
Konu ve vaka üzerine yapılacak farklı değerlendirmeler elbette mümkün ama burada, yapılabilirliği, sürdürülebilirliği ile öne çıkan hatıralık vakıa, mazinin sahifelerinde kalmamalı, gelecek nesle ibretlik bir hatıra olarak sunulmalıdır.
Besa Arnavut, bir Arnavut’un hayatındaki en mühim davranış biçimlerinden, daha doğrusu onların mahallî karakteristik vasfı olup kültürel ilke olarak sürdürülür.
Yemin, Arnavutlarca çok önemsenir ve hayatla ölüm arasında bir tanımlama, bir tercih gibi son derece mühim bir prensiptir. Arnavut besasını yerine getirmeyen kişi toplumda aşağılanır.
Arnavutların binlerce yıllık kültüründe yer alan besa, yeri gelir onların hayatında ölümden bile güçlü olur. Ölümü göze alır, yeminini yerine getirir. Birinin verdiği besa, diğer Arnavutlar nezdinde de korunur.
Bediüzzaman’ın “besa”yı daha yeni geldiği bir beldede hemen kullanmasının hikmeti ne ola ki? Madem ki yemin edecek, niçin Arnavut besasını tercih etmiştir?
Şemseddin Sami’nin “Besa yahut Ahde Vefa” adlı piyesi ile Namık Kemal’in “Vatan Yahut Silistre” eserindeki şu ifadeler besa kullanımın yaygınlığına bir işarettir:
“Ben öleceğim diyorum. İçinizde ölümden korkmayan kimdir? Arkamdan ayrılmamaya Allah’la ahdeder misiniz?
Gönüllüler — Allah’la ahdederiz. Besa besa besa
İslâm Bey— Beni seven bir vakit ardımdan ayrılmaz”2
Verilen söze, edilen andlaşmaya, yapılan akde riayete, azamî dikkat çekme noktasından besanın kullanımı, pek de münasip düşmektedir. Şamlı Hafız Tevfik’in şahsında talebelerine hayatî bir prensibin tatbikini gösterdiği de anlaşılmaktadır.
Dipnotlar:
1- Dr. Abdülkadir Badıllı, Bediüzzaman Said Nursî Mufassal Tarihçe-i Hayatı s. 1013
2- https://kdm.anadolu.edu.tr/TurkKlasikleri/VatanYahutSilistre.pdf; https://islamansiklopedisi.org.tr/arnavutluk
Benzer konuda makaleler:
- Peygamber efendimizin iletişim tekniği
- Dikkat! Ölüm tehlikesi var…
- Terörün çözümü Bediüzzaman’da
- Said Nursi´nin 31 Mart olayındaki tavrı