Beşşar ile demokrasiyi kimler istemiyor?

Doğu veya Batı

İnsanlar unutsa da, tarih unutmuyor.

Hafızalarda silinip gitse de, kağıtlardan mürekkep çıkmıyor.

Hakim cereyanın medya ile kurduğu hipnozu, bazen tozlu raflar, bazen elektronik arşivler gördüğünüz gibi tuz buz ediyor…

Arap baharı’nın doğru tarihçesi de inşallah yazılacak bir gün. Babasının kurduğu istibdadı, adım adım demokrasiye adeta sürükleyen Beşar’ın “o günlerdeki” beyan ve icraatları da öğrenilecek. Sonra; o günün neocon  orijinli ABD büyükelçisi Ford’un buradaki faaliyetleri… Fransalı yahudî kardeşlerin kurdukları El-Cezire, Mahmut El-Cibril ve Türkiye dahil olmak üzere bölge ülkelerinden, Rothschild´in desteğiyle çalıştırılan on binlerce Trol… Sokaktaki askere taş atan çocuklara dağıtılan dolarlar… Albay Esad´ın ÖSO hikâyesi ve El- Kaide’nin Afganistan komutanı Abdulhakim Belhac´ın maceraları… Ve şimdilik tarihçilerin hikayelerine bıraktığımız çok önemli ve garip yüzlerce hadiseler.. Biraz sabretmemiz gerekiyor.

Bulunduğumuz tepeciğin üzerinden 2011’in derelerine dönüp baktığımızda; İslam coğrafyasına demokrasiyi yakınlaştırmayan global eşkiyanın isim ve suretleri medyamıza “demokrasi havarileri!” olarak yansımış. Ortadoğu’da demokrasiye doğru olgunlaşan havayı ve ortamı terörle zehirleyip, bunca masumun kanına girenlerin ve bu coğrafyayı Çingiz ve Hülagu´dan daha vahşice yağmalayanların demokrasi düşmanlıkları, acaba nereden geliyordu… Demokrasi maskesiyle demokrasiye ve coğrafyanın tarih ve medeniyete tam yedi trilyon doları sarf eden düşünce ve ideoloji nereye mensuptu. Ebul Gureyb’ten, El Bucca’dan IŞİD heyulasını oluşturan ve ellinin üzerindeki ülkeden Müslüman orjinli, fakir ve problemli çocuğun yüksek paralarla Musul ve Rakka’ya toplayanların demokrasiden ne alıp verecekleri vardı ki…

Demokrasi karşıtları, milletlerin demokrasi ile ayağa kalktıklarını, bağımsızlıklarına kavuştuklarını ve kendilerine yetecek derecede geçip imkanlarına kavuştukları bilmiyorlar mı? Kanada, Avustralya, Güney Kore, İskandinavya, İsrail ve tüm AB ülkeleri gibi. İnce ve hassas hesaplarla demokrasiyle mücadele edenlerin Amerika’da ve Avrupa’da onlarca büyük enstitüleri var. Neoliberallerin emperyalistçe fukara halklardan kaçırdıkları milyarlarca dolarları söz konusu enstitülere akıyor. İslam coğrafyasında, Latin Amerika’da veya Uzak Doğu´daki zayıf halkların laboratuvar çalışmalarını yürüten Troçkist ve Popperci marksistler, demokrasinin nasıl engelleneceğini detaylarıyla ders veriyor, yoldaşlarına.

FELAKETLERDEN DERS ALAMIYORUZ…

İslam Dünyasında demokrasiye ilk su-i kast, 1877’de savaş bahane edilerek yapılmış. İngiltere destekli yahudilerin yardımıyla 31 Mart’ta bir başka su-i kast tertip edilecektir. O tarihlerde İran’daki küçük küçük filizler de biçilecekti.

Hiç düşündünüz mü? M. Kemal Ankara’ya taşıdığı Meclis-i Mebusanı lağv etmeyip 1876 Kanun-u Esasîsini tekamül ettirerek devam ettirseydi, Türkiye nerelerde olurdu? Başta İngiltere olmak üzere birçok Avrupa ülkesi gibi sultanlığı sembolik olarak (Cumhurbaşkanı gibi) bıraksaydı, biz İngilizlerden daha kuvvetli olarak tarihteki yerimizi almayacak mıydık? Sonra bu demokrasi düşmanlığı bildiğiniz üzere önce Mısır’a, sonra Irak’a ve İran’a sirayet edecekti. Fas´ın başındaki Kral yetersiz olsa da, Mağrep’te bir demokrasi yaşanmıyor mu? Ya Ürdün… Libya’da kemalistlerin ateşli çocuğu Kaddafi Melik İdris’e darbe yapmasaydı da, demokrasiye mecbur etseydi Kralı. Tıpkı şehit Enver Paşa gibi.

Demokrasi hep bedel istedi, aşıklarından… Bazen servet ve ikballerini, bazen de canlarını aldı. İşte Irak’ta Faysal ve Türkiye’de Menderes ve arkadaşları… Butto´nun idamını alkışlayan Siyasal İslamcılar, Cemaat-i İslamî’nin bu gün idam edilen kahraman temsilcilerini de alkışlıyorlar mı, acaba… Butto ile Hint müslümanlarının demokrasi bahçeleri tarumar edildi… El-Kaide, Taliban ve diğer zakkumlar işgal etti, Gülistan’ı… General Necip için Muhammed Zahir Şah-ı devirenler, Afganistan’ı Hindukuş´un sarplarından Pancap Vadisi’ne yuvarladılar.

Evet dünkü tembellik ve cehaletimiz, günümüzde de devam ediyor. Suriye, Irak, Yemen ve Libya için demokrasi şartları olgunlaştığı halde, biz hâlâ neocon – neoliberallerin labirentlerinde, istibdadın yadigari eski türkülerimizi çağırıyoruz…

BEŞAR İLE DEMOKRASİYE YANAŞMAYANLAR, DEMOKRASİYİ HİÇ SEVMİYORLAR…

Türkiye’miz artık şahıslara takılıp kalmamalı, diyoruz. Kişiler fani, prensipler devam eder. Daha önce de söyledik. Neocon ve neoliberal eşkiyaya bölgede, emperyalist reflekslerle engel olmayan Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri’nin devasa bir sorumluluğu var. Birinci Dünya Savaşı’nda İslam alemine yaptıkları zulmü kan şeklinde 1939’dan ta 1945´e nasıl kustuğunu canlı şahitlerine sorarak, bu yağmalanmış ve külhaneye dönmüş coğrafyaya acilen demokrasiyi getirme mecburiyetleri olduğunu bilmeleri gerekiyor. Yoksa bölgeyi tutuşturacak olan bu yangının alevleri orta doğu ile sınırlı kalmaz, Avrupa ve Amerikayı da sarar. Bediüzzaman hazretleri 1958 de devlet idarecilerine gönderdiği mektupta bu hakikate parmak basıyor. Şunu da ilave edelim ki; Kabil´de, Bağdat, Şam, Taiz, Bingazi ve Trablusgarp’ta akan her damla kanda bu ülkelerin vebali olduğunu biz yazmasak da tarih haykıracaktır. Neocon ve neoliberal caniler; Mogadişu ve Kenya’da, Eş–Şebabı, Sahel ülkelerinde Bokoharam’ı, Ön Asya’da El-Kaide ve İŞİD’i ve Afganistan’da Taliban’ı ABD ve AB´nin resmî destekleriyle techiz ettiler. Tarih bu realitenin altını mühürlemiştir. Bırakalım bu hakikatleri unutulmayı , her gece mazlumların milyonlarca ruhları, canîlerin rüyalarını karabasanlar gibi işgal etmeye devam edecektir.

İşte bunun için diyoruz ki; mevcut Suriye ve hatta başka Arap halklarının gözünde kahramanlaştırdığınız Beşar ile, demokrasiye bir an önce geçiniz ki, maddî ve manevî faturalarınız kabarmasın.

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. Çok ilginç bir yaklaşım… Beşşar ve demokrasi.. Altı yüz bin maktul… Bu nasıl olacak.Bu konunun açıklığa kavuşturulması gerekiyor. Yazılanlar asla yeterli değil.

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*