Beyaz adam ve özgürlük

Her Pazar günü TRT ekranlarında “Western Kuşağı” yer alır.

Kovboy filmlerinde malûm kahraman hep “Beyaz adam”dır. Kötü adam ise “Kızılderili”ler.

Dikkat ettim, ne zaman bir “Kızılderili” görünse hemen fon müziğinde gergin bir müzik çalar. “Beyaz adam” çıktığında ise, huzur veren enstrümanları kullanırlar.

Hollywood yıllardır bu algıyı insanların bilinçaltına soktu.

“Batıya Giden Yol”u izlerken, ateist bir komedyenin “sdant-up”unda söylediği espriler aklıma geliverdi.

Bu komedyenin ismi George Sarlin’di. Tam bir şarlatandı. Bazan hem İslâm aleyhindeki sözleri hem de diğer dinler hakkında sarfettiği espriler Amerikan halkını öfkelendirmeye yetiyordu.

Bozuk fikirleriyle geçtiğimiz yıllarda öldü gitti.

Şöyle diyordu Sarlin:

“Biz Amerikan halkı savaş manyağıyız. Savaşı seviyoruz çünkü savaşmakta en iyisiyiz. Peki neden? Çünkü oldukça antrenmanlıyız. Bu ülke sadece 200 yaşında ve şimdiden 10 büyük savaşa girmişiz. Bu yirmi yılda bir savaş demektir. Yani iyi olmasak ayıp olurdu. Ve iyi ki savaşmışız. Çünkü diğer alanlarda pek iyi değiliz. Adamakıllı bir araba yapamıyoruz. Televizyon dizisi veya izlenmeye değer kaset yapamıyoruz. Çelik endüstrimiz kalmadı, çocuklarımızı eğitemiyoruz. Yaşlı insanların sağlığı ile ilgilenmiyoruz. Ama ülkeleri bombalayabiliyoruz. Özellikle o ülke kahverengi tenlilerle doluysa… Bu dünyadaki yeni uğraşımız: Kahverengi tenlileri bombalama… Irak, Panama, Grenada, Libya… ülkenizde kahverengi tenliler mi var, söyleyin onlara arkalarını kollasınlar, yoksa onları bombalarız. En son ne zaman bir beyazı bombaladığımızı hatırlıyor musunuz? Ya da herhangi bir zamanda bir beyazı bombaladığımızı? Almanlar! Ah evet… Bir tek onlar var. Onlar olmak istemeleri yüzünden bombalandı. Dünyayı ele geçirmek istiyorlardı. Hadi oradan! O bizim işimiz! Sadece kahverengi tenlileri bombalıyoruz. Suçları ise eğlencemize ortak olmak istemeleri değil, sadece kahverengi tenli olmaları.” (George Sarlin Show)

Ünlü komedyen George Salin bu ifadeleri, Körfez Savaşı sonrası ironik bir biçimde sahnelemişti. Amerikan medyasına da inanmadığını, çünkü gazete ve televizyonların tek kanallı gibi, Başkan’ın ücretli memurları gibi çalıştığını söylemişti.

Elimdeki kitapta da Amerikalıların sabıkası yer alır.

“Yirminci Yüzyılda Soykırım ve Katliâmlar” ismini taşıyan kitapta, ABD’nin işlediği ana sabıkalar kayıtlı.

-Vietnam’ın işgali, Guantanamo Toplama Kampı, ABD ve İngiltere’nin Afganistan işgali, ABD ve İngiltere’nin Irak işgali…

Kitapta Fransa’nın Cezayir soykırımı, Tunus ve Çad’daki sömürgeciliği, Ruanda soykırımı gibi konular da ele alınmış.

İlginç ayrıntılar var. Güney Vietnam’ı gerillalardan kurtarmak için bölgeye giden Amerikan askerlerinin kısa sürede nasıl bir ölüm makinesine dönüştüğü bölgeden yapılan haberlerle kısa sürede anlaşıldığını anlatıyor.

Amerikan subayların yüksek ölü sayı elde edebilmek için nasıl birbirleriyle bahse girdiğini ve Vietnam halkının resmen katliâma tabi tutulduğunu göstermektedir.

Öldürdükleri sivillerin sayısı tabur komutanlığında toplandıktan sonra Washington’a iletilirken:

“Görevimiz mevzi kazanmak veya yeni pozisyonlar ele geçirmek değil, sadece öldürmekti: Komünist öldürmek, hem de mümkün olduğunca çok. Yüksek ölü sayısı zafer, düşük öldürme hızı yenilgiydi, savaş aritmetik sorundu…”

Daha çok detaylar var, onları da başka bir güne havale ediyoruz.

Kovboy filmlerini izlerken, bu detayları unutmayalım ve bir kenara not edelim.

Çünkü “Beyaz adam”ın getirdiği tek özgürlük, ölümden başka bir şey olmamış.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*