Bilim esir maddesini tanıma eşiğine yeni geldi

Kocaeli Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurettin Abut, “Bilim Bediüzzaman Said Nursî’nin yıllar önce bahsettiği esir maddesini tanımanın eşiğine geldi” diye konuştu.

Ankara’da iki gün süren programda Sincan Yeni Asya Kültür Merkezinde ve Fidan Kültür Merkezi’nde düzenlenen programlarda “zerreden kâinata” başlıklı seminer veren Prof. Dr. Nurettin Abut İsviçre’de yapılan ve uzun süre gündemi meşgul eden CERN deneyine temas ederek,” Bütün bu çabalar Allah’a iman hakikatine hizmet edecek” dedi.

Aslında bütün kâinattaki varlıklar birer mektup olduğunu, bu mektuplarda Yaratıcı’nın mesajları olduğunu ifade eden Prof. Abut, “Bu mesajların anlaşılması lâzım. Dolayısıyla her bir şeye bir mektup gözüyle bakılabilir. Bizim aklımıza gelen güzel, renkli, sanatlı varlıklar; bugünkü tabirle görsel varlıklar olduğu gibi hiç göremediğimiz varlıklar da vardır. Bunların başında atom altı parçacıklar gelir. Eğer atom altı parçacıkları inceleyecek olursak atom altı parçacıkların bizim görebildiğimiz sanatlı varlıklardan çok daha harika, sanatlı olduğu anlaşılır. Onlar da anlaşılmayı bekleyen birer mektuplardır. Yani mektup o kadar çok ve her mektupta mesajlar o kadar farklıdır. Bu mektupları anlayabilmek için nasıl okunacağını bilmek gerekir” diye konuştu.

KÂİNAT SÜREKLİ KENDİSİNİ YENİLİYOR

“Bediüzzaman’ın dediği gibi kâinat konuşuyorsa biz neden duymuyoruz?” diye soran Prof. Abut, “Bediüzzaman bunu ‘sessiz çığlık’ olarak tanımlıyor. Kâinatta o kadar büyük çığlıklar var ki aslında, ama hepsi sessiz. Çünkü dil farklı, format farklı. Dolayısıyla konuşmak sadece insanların konuşması gibi kelimelerle yapılmaktan ibaret değil. O halde kâinat; sürekli yenilenme, varlıkların gelip gitmesi, ölümler, fırtınalar, musîbetler, salgınlar vs. ile konuşuyor” dedi.

Bediüzzaman “zerrelerin zerreleri” diye bir tabir kullandığını ifade eden Prof. Abut şunları söyledi: “Atom yuvarlak bir küre şeklinde olduğunu Bediüzzaman’ın bir tabiri daha var ‘mezraa-i hububat’ arpa, buğday, tahılların ekildiği bir tarla gibi anlayabiliriz. Halbuki habbenin Arapçada küre anlamı da var. Habbe tane demek tohum anlamına geliyor. Maddenin en küçük parçacıkları olan zerreler küresel büyüklükte varlıklardır. Zerrenin zerresi olunca o zaman en küçük bir parçacık yok. Ne var peki? O da parçacık var o da parçalanacak. Risale-i Nur’da okuduklarımdan anlıyorum ki nasıl ‘Künfe ye kün’ emriyle Allah ol der ve olur. Rabbimiz’in ‘ol’ emrinin tecelli ettiği mekânı bulmuş olacaklar. Yani aslında varlıklar nasıl oluyor onu anlamış olacaklar diye düşünüyorum.”

İSİM TAKMAKLA BASİTLEŞTİRİLİYOR

Bilimin bazen taktığı isimlerle bu eşsiz sanatı basitleştirdiğini ifade eden Abut,  “Bu noktada onlarca örnekten bir tanesini ele alalım. Elektronlar bakır atomonun son yörüngesinden sonra çıkıyor. Eksilen elektron sebebiyle elektron sayısı yirmi sekize düşen bakır, bakırlık özelliğini kaybetme durumu ile karşı karşıya kalıyor. Tam bu sırada yan tarafta bulunan başka bir atom bir tane elektronunu bakır elementiyle ortak kullanarak, bakır elementinin eksiğini gidermiş oluyor ve bakırlık özelliğinin korunması sağlıyor. Burada mükemmel bir sanat ve kudret var. Ancak bilim buna Kovalent Bağ isminin takarak her şeyi hallettiğini zannediyor. Halbuki hiçbir şeyi açıklanmadı. Sadece bir isim takmakla bu muhteşem eylem basitleştirildi” şeklinde konuştu.

AHMET TERZİ – YASİN ÖZER – ANKARA

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*