Sevgi, kardeşlik ve muhabbet iklimini kalblere taşıyan on bir ayın sultanı, gurbetçileri bambaşka ufuklara taşır. Her ne kadar birçok Müslüman Avrupa’da Ramazanı “memleket tadında” yaşamaya gayret etse de, gurbetteki Ramazanlarda yetim çocukların hüznü var gözlerde. Çünkü bu coğrafya orucun havasını, hazzını ve manevî mertebesini yaşatamıyor. Siz oruç tutarak kulluğunuzu idrak etmeye çalışırken, bu mübarek aydan bîhaber insanların yaşadığı gayr-ı meşrû hayat ve onların yiyip içtiğini görmek, insanın özlemini arttırırken, garip bir çaresizlik hissettiriyor. Çünkü Ramazan’ın heyecan ve telâşını gurbet sokaklarında göremezsiniz. Küfrün tam ortasında O’na yönelen kalblerin, O’na açılan ellerin ve O’nu anan dillerin sığınağıdır Ramazan.
Belki de bu yüzden Avrupa’da yaşayan bir çok Müslüman dinine özenle sahip çıkıyor. Çünkü gurbetin getirdiği zor şartlar altında dinine dört elle sarılan bu insanlar, yitiklerinin kıymetini çok iyi idrak ediyor. Dolayısıyla gurbette yaşayan Müslümanlar bütün bu zor şartlara rağmen, Ramazan’ın manevî havasını teneffüs etmek için, canla başla çalışıyor. Bilâkis çocuklara, maneviyâtın zirveye ulaştığı bu ayda, Ramazan heyecanını doyasıya yaşatmaya çalışan gurbetçiler, çok mühim bir gayret içindeler. Zira çocukların zihnine nakşedilmeye çalışılan Ramazan motifleri onların istikbalde hayat tarzlarını belirlemesinde önemli bir etkendir.
Her ne kadar zor şartlar altında yaşansa da, farklı bir güzelliğe sahiptir aynı zamanda Avrupa’daki Ramazanlar. Zira Avrupa’da yaşayan ve farklı bir millete mensup Müslümanların aynı caminin kubbesi altında huzura yelken açmaları ve kalplerin hep birlikte Allah, Kur’ân ve peygamber aşkıyla atması olağanüstüdür. Çünkü hepsinin payları farklı olsa da, paydaları İslâm’dır. Bu açıdan bakılırsa, Ramazan farklı milletten insanları bir araya getirerek, muntazam bir uhuvvet tablosunun oluşmasına vesiledir. Dillerde aynı virdler, kalblerde aynı huşu, gönüllerde aynı huzur ve gözlerde aynı heyecan. İşte budur gurbette Ramazan. Yüreklerin maneviyâtla dolup taşması, hayatın neşvünema bulması demektir.
Ramazan insanı fıtratına ve özüne yöneltir. İnsanı düşündürür ve bu yönüyle Ramazan düşündüğümüzün çok daha üstünde bir kıymet arz eder. Çünkü bu ayda insanın düşünce melekesi harekete geçerken, hayat ve gidişatı hakkında anlamlı sorular sormaya başlar. İşte bu çetin bir muhasebenin başlangıcı demektir. Dolayısıyla insanın varlığını hissetmesini sağlayan Ramazan elzemdir ve olağanüstü bir kıymet arz eder. Kulluğun şuuruna varmak isteyenler ve idrakini zorlayıp, hayattaki yerini belirlemek isteyenler, Ramazanın ehemmiyetini idrak etmelidir. Bunun yanı sıra insanın ömrünü Ramazan tadında idame ettirmenin gayreti içinde olması gerektiği de ayrı bir önem arz eder. Çünkü ne yazık ki Ramazanda başlayan nefis muhasebesi birçok insanın zihninde Ramazanın bitmesiyle son buluyor.
Ramazanı hakkıyla yaşamak ümidiyle vesselâm….
Benzer konuda makaleler:
- Kızgınlıkla değil, sükûnetle
- Ramazan Gurbette nasıldır?
- Bu gece, başka gece
- Mercedes’lere bindiler ve gittiler
- Ramazan´ın kendisi bayram değil mi?
- Gurbette, gölgeli bir yaz
- Ramazanlar…
- Alman pedagog: Ramazan arınma ayı
- Avrupa ‘Nur’lanıyor
- Hoşgeldin Ya Şehr-i Ramazan!
İlk yorum yapan olun