Bir Bütünün Parçalarıyız

Çok bunaldığımız ve artık her şeyin sıkıcı geldiği anlarda, artık yaşamanın bir anlamı yok diye düşündüğümüzde böyle büyük bir tablonun ya da muhteşem bir orkestranın bir noktası ya da notası olduğumuzu düşünelim. İçimizde farklı bir kıpırdanma, her tarafımızı kuşatan ılık bir muhabbet varlık âleminin her tarafını kuşatan bir bütünün parçası olduğumuzu fark ettiğimizde hayat çok daha anlamlı her şey çok daha güzel olacak.

Kâinatın genelinde bir ahenk ve ortak noktadan geldiklerini, aynı kudretin eserleri olduklarını gösteren işaretler var. Eşyanın genelindeki bütünlük, aynı melodinin farklı tınıları şeklinde vücut bulduklarını ortaya koyuyor. Bu bütünlükte ruhlarımıza yansıyan ise, onun âhengine uyumdan kaynaklanan bir huzur ve mutluluk olarak ortaya çıkıyor. Fert fert benzerlikler topyekûn sistemdeki âhenk ve kâinatın tamamında var olduğunu anladığımız birlik ruhu aynı Rab’den emir alıyor olmanın verdiği muhteşem haz. İşte insana enerji verecek olan ve biz anlayışını zirveye yükseltecek olan bu idrak olmalı.

Bütün insanların yüzlerindeki ortak noktalar, ortak çizgiler, ortak duygular, benzer beklentiler çok dikkat çekici. Hayat sahibi olan diğer varlıklarla da pek çok ortak noktalar var. Acıkmalar, menfaat kavgaları, yaşadığı topluluk içinde kendine yer edinme ve bunun için süren mücadeleler hep ortak. Bu belki atomlar düzeyinden başlayan, hücreler, canlı organizmalar ve uçsuz bucaksız bir uzay boşluğunu dolduran yıldızlar ve gezegenlere kadar devam eden bir süreç. Dikkat edersek temel yapılarında ve dışa yansıyan özelliklerinde varlıkların tümünde ortak noktalar bulabiliriz. Bu ortaklıklar ortak bir kaynağa ya da aynı maksadın eserleri olduklarına işaret ediyor olabilir.

Ortaklıklar varlıklar üzerindeki üniformalar gibidir. Aynı yere mensup olduklarının, aynı maksada işaret ettiklerinin ve aynı kaynaktan emir aldıklarının işaretidir. Bu da ayrı ayrı gibi gözüken, biribirinden farklı noktalarda bulunan varlıkların bu ayrılık içinde bir bütünlük olduklarının işaretidir.

Bir ışık düşünelim ki on beş milyar yıldır seyahat ediyor ve ışığı bize yeni ulaşmış olsun. Uzun bir yolculuk ve otobanda gördüğün en hızlı aracın bir saatte katettiği mesafenin bin katını bir saniyede katediyor. İşte bu ışık bize en uzak yıldızdan gelen ışık olabilir. Yeni fizik kuralları ise her atomun her an birbiriyle irtibat halinde olması gerektiğini, her küçük zaman diliminde şekillenen varlık tablolarının bu anlık irtibatlarla mümkün olduğunu ortaya koymaktadır. Yani varlık dediğimiz birbirini çok kısa zaman aralıklarında takip eden tabloların oluşabilmesi için atomlar arasında ışıktan ve belki de düşünceden daha hızlı bir haberleşme gerekli. Buradan da atomların bir bütünün parçaları olduğunu ayrı ayrı alanlarda bulunsalar ve farklı özellikler taşısalar bile ortak bir kaynaktan geldiklerini anlıyoruz.

Varlığın genelinde bir bütünlük ve uyum var. Belki de mutluluk ya da ideal insanlık konumu varlığın bu ortak ritmine ve her tarafı kuşatan ahenge uyum sağlayabilmektir. Çok bunaldığımız ve artık her şeyin sıkıcı geldiği anlarda, artık yaşamanın bir anlamı yok diye düşündüğümüzde böyle büyük bir tablonun ya da muhteşem bir orkestranın bir noktası ya da notası olduğumuzu düşünelim. İçimizde farklı bir kıpırdanma, her tarafımızı kuşatan ılık bir muhabbet varlık âleminin her tarafını kuşatan bir bütünün parçası olduğumuzu fark ettiğimizde hayat çok daha anlamlı her şey çok daha güzel olacak. İnsan kendini yalnız, çaresiz, kimsesiz hissettiği anlarda kâinatın genel ritmine kulak vermeli ve varlığın topyekûn dile getirdiği “Bir bütünün parçalarıyız, farklı yansımalarıyız biz” mânâsına dahil olduğunu hissetmelidir. İşte bu hissedilebilecek en güzel duygulardan biri ve en üst düzeyde hayat enerjisinin kaynağıdır. Ruhun hayata bağlılığı ve ayakta kalabilmesinin en uygun şekli de bu olsa gerektir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*