Bir elli yıl daha göreceklere selâm olsun!

Yeni Asya 51. yaşına girerken, ikinci 50 yıl seferberliği de bütün hızıyla devam ediyor. Biz elli yılını gördük, bir elli yıl daha göreceklere ve daha sonrasına selâm olsun!
Tarih boyunca, hakkı hak bilip hakka ittiba edenler, bâtılı bâtıl bilip bâtıldan içtinab edenler, çoğu zaman mahrûmiyetler ve yokluklar içinde kıvranarak, baskılara ve tehditlere maruz kalsalar da; ihlâslı, istikametli ve haklı duruşlarından asla taviz vermemişlerdir.

Şairin, “galibtir bu yolda mağlûp” şeklindeki nükteli hükmünü yaşayarak göstermişlerdir.

Bu zamanda, iman ve Kur’ân hizmetinin temel taşlarından biri, belki de en önemlisi; ferdin kendi vazifesini yaptıktan sonra, neticesi ne olursa olsun üzerinde durmaması, yani vazifesini yapıp, İlâhî vazifeye karışmamasıdır.

Yeni Asya’nın, yayın hayatı boyunca, böyle ihlâslı bir duruşu sergilediğine milyonlarca şahidi vardır. Hadiseler ve gelişmeler de hep buna şahitlik etmiştir.

12 Eylül’ün en baskın dönemlerinde kaç defa kapatılmasına rağmen, başka isimler altında cesur ve hürriyetperver yayınına devam etmiştir.

Yeni Asya da yeri geldikçe Üstad’ından ilham alarak şöyle haykırabilmiştir:

“Ey efendiler! Bilirim ki, hak noktasında mağlûp olduğunuz zaman kuvvete müracaat edersiniz. Kuvvet hakta olduğu, hak kuvvette olmadığı sırrıyla, dünyayı başıma ateş yapsanız, hakikat-i Kur’âniyeye feda olan bu baş size eğilmeyecektir!”

Bediüzzaman’ın; iman, hayat ve diyanet sahasındaki Kur’ânî beyan ve ölçülerini hayata geçirme ve geniş kitlelere aynıyla, orijinalitesini koruyarak intikal ettirme yolundaki neşriyatını sürdürmüş ve aynı kararlılıkla sürdürmeye devam etmektedir.

Üstâd’ın siyaset âlemindeki beyanlarının; konjonktürel gelişmelerin ve farklı siyasî argümantasyonların aleti olmasına da müsaade etmemiş ve hiçbir zaman müsaade etmeyecektir. Hem de neye ve kimlere rağmen!..

Evet, maalesef; Üstâd’ın, şaşmaz ölçüler ve şablonlar içindeki siyasî ve içtimaî beyanlarının getirilip, kerameti kendinden menkul yeni yetme siyasî yapılanmalara yamanarak, o köksüz ve akibetsiz yapılanmaların payandası, âleti yapılmasından içtinab edilemiyor.

Ama şükür ki, Yeni Asya vardır.

Yoksa halimiz ne olurdu acaba?

Halimizin ne olacağını; cemaatlerin mevcut gidişat içindeki hallerine bakarak kestirmek çok kolaydır. Şöyle bir bakalım, acaba İslâmî cenahta istiklâliyetini koruyarak, siyasetin âleti olmadan yoluna ve hizmetine devam edebilen kaç sivil toplum teşkilâtı vardır?

Bu soruyla ve bu nazarla âlemin gidişatına bakıp Yeni Asya’nın bu sahadaki yalnızlığını tam müşahade ettikten sonra, Yeni Asya’nın kendi içinde birlik ve beraberliğe ve kucaklaşmaya her zamankinden ne kadar çok muhtaç olduğunu görelim ve uyanalım!..

Yarın 21 Şubat ve Yeni Asya’nın 51. yaş günü. Bir hafta sonra da 28 Şubat’ın sene-i devriyesi olacak. Zaten bu zihniyet, Yeni Asya’nın savunageldiği hak dâvânın takipçisi olmuş; inadına, düşmanca..

Bu takip için, “Bin yıl sürecek” demişti postmodern darbenin mimarı, kendilerince “irtica” dedikleri “hak dâvâ”nın bin yıl süreceğini varsayarak..

Ya Rab! Gazetemizin elli senelik sayfalarının hurufatı adedince Sana hamdolsun ki, bize “mürebbî-i efkâr” olan bir gazete ihsan etmişsin!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*