Bir hatıra: 1997

Bir kardeşimizin bir ilde idareci olması gündeme geldiğinde, ilin valisi önceden bir görüşmek ister. Belli ki o günün şartlarında temkinli davranmak istemektedir. Bir tarih verilir ve kardeşimiz vilayete gider. İçerde bir de kaymakam vardır. Huzura girer ve kendini tanıtır. Ayakta ceketi düğmeli beklemekteyken:

V: Sen Nur cemaatindenmişsin, öyle mi?

K: Evet, ben ‘Yeni Asya’ ismiyle bilinen Nur hizmetinin fahri temsilcisiyim.

V: F hocacılardan farkınız ne?

K: Onlar da, biz de aynı kırmızı kitapları okuruz. Nurculuk diye adlandırılan iman hizmeti için çalışırız. Ancak biz Risale-i Nur’u okuyunca kendi anladığımızı yaşarız. Anlamakta zorlandığımız yerleri beraber okur açıklığa kavuştururuz. Onlar ise, Risale-i Nurları okurlar, fakat “Bir de hocaya soralım” derler. Çünkü onlara göre en iyi hoca anlar. Sonra da, hocalarının anladığı ya da anlattığı tarzda hizmet etmeye çalışırlar.

V: Hayır sadece o kadar değil.

K: Ben daha fazlasına karışmam, ne işim ve ne de ilgi sahamdır. Varsa o yönleri sizleri ve alakadarları ilgilendirir.

V: Sizin lideriniz Kutlular mı?

K: Hayır, Kutlular bizim liderimiz değil, o her iki senede bir seçimle temsil görevi verdiğimiz bir ağabeyimizdir.

V: Siz iki senede bir seçim mi yapıyorsunuz? Ama hep Kutlular seçiliyor ve hiç kaybetmiyor.

K: Liyakatli temsil eden hep kazanır. O ya da başkası.

V: Niye sıradan biri gibi bahsediyorsun? Kutlular çok muhterem ve çok hizmet etmiş biri. Hürmet etmiyor musunuz?

K: Efendim bizim okuduğumuz Risale-i Nur külliyatında, Üstadımız; “Ben de sizin bir ders arkadaşınızım” der. O yüzden. Yoksa babamdan sonra hürmet ettiğim üç dört kişi arasındadır. Kendisine muhabbetim sonsuzdur.

Bu diyalogdan sonra vali bey bir koltuğa işaret edip kardeşimize oturmasını söyler. Bir buçuk saat süre zarfında çay içilip sohbet edilir. Kardeşimizi tam tanımak istediği bellidir. Sonlara doğru:

V: Bak şimdi müdür olduğunda makamda hizmet falan istemem (Nur hizmeti).

K: Ben de bu görevi istemiyorum, müsaade edin gideyim.

V: Ya neden hemen kızıyorsun, haksız mıyım?

K: Size kızmıyorum. Hayatımı verdiğim iman hizmetine engel olacak bir müdürlüğü, ben ne yapayım? Alın kim istiyorsa ona verin.

V: Yani sen gidip makamda Risale dersi mi yapacaksın? Onu kastediyorum.

K: Pardon yanlış anlaşıldı. Elbette makamda kanunlar dairesinde devletimizin işleri yapılır. Bizim iman hizmeti için gayretlerimiz bunu engellemez. Sizleri de çayımızı içmeye bekleriz.

Konuşma bir hayli uzamıştır. Kardeşimiz izin isteyip ayrılmış ve “Çok şükür bir yükten kurtuldum” demiştir.

Burada şunu görüyoruz; Yeni Asya anlayışı, Nur hizmetini her şeyin üstünde görüyor. Bahtiyar bir üniversiteli, “Üstadımıza ve Risâle-i Nur’a âit bir mektubu, Istanbul’un bir yerinden bir yerine götürmek gibi bir hizmeti, mebusluğa tercih ederim “ diye bunu veciz bir şekilde dile getirmiştir. Şahıslar hata da yapabilirler. Ama şahs-ı manevî inşallah kıyamete kadar Üstadımızın mesleğini hüve hüvesine devam ettirip, hiçbir dünyevî ya da uhrevî menfaate alet etmeyecektir.

Allah bütün inananların akıl ve kalplerini birleştirsin. İttihad-ı İslâmı nasip etsin ve bizi muradına razı etsin. Âmin.

Sabahattin Boyacı

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*