Bir İhlâs Risalesi dersi

İman ve Kur’ân hakikatleri rehberliğinde vatan sathını mektep yapma hedefiyle yol alan Yeni Asya hizmet kervanının, engelleri ve zorlukları aşa aşa vardığı noktada durup geriye bakıldığında, gelecek daha bir ümit verici oluyor.

İstikamet çizgisi zararlı maddelerden daha bir arındırılmış, daha bir göz kamaştırıcı..

Baş köşede ve başlar üstünde Kur’ân Nurları ve onun ışığında hazırlanıp istifadeye arz edilen kitaplar, dergiler ve gazete..

Yazarlar, çizerler..

Risale-i Nur serbest üniversitesinin şubeleri dershaneler. Ders kürsüleri..

Bölgemizde bir mahalde bir İhlâs Risalesi dersi. Kürsüde ise ders yapmada mahir, gazeteyle ve dış dünyayla mesafesi zahir, ehl-i kemal bir zat var. Konumunu cemaatler üstü tutmakla beraber, ders okuma makamında şahsına şahsî teveccühleri celbedebilen bir misafir.

Misafirimizin, vurguyla üzerinde durduğu noktalara endeksli tuttuğum notların böyle bir yazıya dönüşebileceği, o an fikrimde yok..

Ve vurgular ve notlar..

Vurgu: Bu Risalenin içindeki düsturlara uyulmazsa müeyyidesi çok ağır. Bilmeyi değil, yapmayı istiyor. Amelen tatbik çok mühim bir meseledir.

Notumuz: Risale-i Nur Talebelerinin ifasına çalıştığı her vazifede bu düstur hakim olmalıdır. Yani sözde ve niyette bırakmayıp amelen tatbik etmek!..

Meselâ bir gazete mi çıkarıyorlar? O gazeteyi sahiplenmede, hatalarıyla-sevaplarıyla “bizimdir” diyebilmede, hatalarının izalesine meşveretlerle çalışmada, zahmet ve meşakkatlerini göğüslemede, maddî ve manevî desteğini esirgememede, okuyarak takip etmede, yapılan haksız ve maksatlı hücumları püskürtmede, Risale-i Nur-Kur’ân-Cevşen okumalarının ve medrese hizmetlerinin manevî gücünü ve duaları; cephede göğüs göğüse mücahede eden böyle gazi gazetenin arkasında zahir ve manevî güç olarak bulundurmada.. Ve buna mümasil vazifeleri söze ve niyete hapsetmeyip amelen icra etmek gerekmez mi?

Derste vurgulandığı gibi; ruhen talep, aklen kabul, kalben tasdik ve amalen tatbik lâzım gelmez mi?

Meselâ şu düsturu Yeni Asya’ya bakışta da tatbik edemez miyiz?

“Kardeşlerinizin meziyetlerini şahıslarınızda ve faziletlerini kendinizde tasavvur edip, onların şerefleriyle şâkirane iftihar etmektir.”

Meziyetleriyle iftihar etmek zorunda olduğumuz kardeşlerimiz günahsız melekler midir? Hayır. Bu iftiharımız onlar hakkında duâ hükmüne geçecek, kusurlarının affına ve şevk ü gayretlerine vesile olacaktır. Yeni Asya’yı sıradan bir kardeşimiz olarak kabul edersek bile, bu gazete kardeşimizin faziletleriyle ve iyilikleriyle şakirane iftihar etmemiz lâzım gelmez mi?

Vurgu: Bir toplulukta/cemaatte enaniyetliler yekûn teşkil ederse, enaniyet cemaate de sirayet eder. Ekseriyet mütevazi ise cemaat de mütevazi olur. Şahs-ı manevî oluşturan topluluklarda, rehber şahsiyetlerin rolü büyüktür.

Rehber şahsiyetlerin iyilikleri de, fenalıkları da, topluluğu etkiler.

Notumuz: Zaten Üstad’ımız da Ankara’da Birinci Meclisteki hitabında mealen şöyle diyor: Şahsın fenalığı da, iyiliği de mahduttur. Siz millet adına bir şahs-ı manevî teşkil ettiğiniz için, hayırlı işlerde hasenatınız büyük bir yekûn teşkil edip gayr-ı mahdut olabileceği gibi, fenalıklarınız da azim şerlere sebebiyet verip, gayr-ı mahdut fenalıklara yol açabilirsiniz.

Şimdi Yeni Asya’nın bünyesinde cemaat adına teşkil edilen heyetlerde hayra vesile olmak mı, şerre vesile olmak mı ağır basıyor? Elbette ki şerleri mahdut, ama hayırları gayr-ı mahdut olduğunu, insaf ve vicdan sahibi hiç kimse inkâr edemez.

Asıl tehlikede olanlar; kendilerini cemaatler üstü görenler, cemaatin meşveretlerle belirlenen hükümlerinin şemsiyesi altına girmeye yanaşmayanlar, manevî ve fikrî fırtınalar ve ablukalar içinde şemsiyesiz dolaşanlardır ki, ilim ve kariyerleri en yüksek derecede olsalar bile, tehlikeden ve kaybetmekten halî değillerdir.

Ders okuyanın ilmî-fıkhî-İslâmî birikimi olabilir. Lâkin Risale-i Nur’un katkıya ihtiyacı yok. Mevzuyu açmak, yaymak genişletmek mi? Yumurtanın kabuğunu kırmadan, zarını zedelemeden, beyazını sarısından mahrum etmeden genişletebilene helâl olsun!

Bir de şahs-ı manevî adına yapılan meşveretlerin hukukunu gözeten olmalı ders okuyan.

Risale-i Nur ve Üstad rehberliğindeki elli yıllık cihad-ı manevîsiyle tarih yazan, vatan sathını bir mektep haline getirme cehd ve gayretiyle bilinen, hakim güçlere boyun eğmemesiyle tanınan, çizgisinde kırık olmayan, mazisi ve arşivi manevî zaferlerle dolu olan Yeni Asya neşriyatını en ağır ve dayanılmaz şartlarda bile kesintiye uğratmadan devam ettiren ve bu vazifeyi de, (diğer Nur gruplarının bilip bilmemesine bakmadan) umum Nurcular adına ve hatta umum âlem-i İslâm ve insanlık adına yapan Risale-i Nur şakirtlerinin meydana getirdiği bir şahs-ı manevî ve bu meyanda yapılan meşveretler!..

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*