Bir iklim-i nuranîdir Yeni Asya

Yaseminler çiçek açtığında gelecek bahar!

Bir gün bende çiçek açacak mıyım acaba? Bir kaç haftadır bu sualle meşgul aklım. Bambaşka bir iklimin içerisinden çıkıp geldim, ama aklım, kalbim, ruhum sanki o iklim-i nurânide kaldı. Evet; Yeni Asya Gazetesi ve çalışanlarından bahsediyorum. Ne zaman gazete binamıza gitsem, o manevî havanın kudsiyetini hissediyordum, fakat bu sefer çok daha derinden hissettim. Adetâ hakkâlyakin derecesinde şahit oldum. Size nasıl tarif etsem de hissiyatımı aktarabilsem?

Orası sanki bir kale gibi. Kendinizi o derece güvende hissediyorsunuz.

Sonra bir kaynak gibi. İçtikçe içesiniz geliyor o suyu, doyamıyorsunuz lezzetine ve hayretler içerisinde kalıyorsunuz, ufacık menbâın kocaman nehirlere dönüşmesine…

Sonra bir demokrasi okulu gibi. Herkes çok demokrat orada. Gerek derslerde, gerekse manşet toplantılarında rahatlıkla fikir beyan edebiliyorsunuz. Sizin fikirleriniz üzerinde de tartışılıp, konuşuluyor, oylamaya sunuluyor. Kimse yadırganmıyor, hiçbir fikir küçümsenmiyor.

Sonra bir nezaket timsali orası. Derslerimize girip bizimle tecrübelerini paylaşan bu işin ustalarından tutun da, yemekçi ablamıza, çaycı ağabeyimize kadar herkes çok lâtif, çok kibar. Herkes işinde çok titiz, hakkıyla yapmaya gayret ediyor.

Burada Rasûlullah’ın (asm) hayatından örnek alınacak bir hassasiyetten bahsedelim. Hac yolunda, Enceşe (ra) isimli bir sahabe develeri sürmekteydi. Develerin bir kısmında da fazla bineğe binmeye alışık olmayan hanımlar bulunmaktaydı. Güzel avazdan hoşlanan develer, Enceşe’nin sesinden tempoya gelip hızlanmışlardı. Hanımların bu hızdan rahatsız olabileceğini düşünen Peygamberimiz (asm) nükteli bir söz ile sahabeyi uyardı. “Enceşe, dikkat et! Billurlar kırılmasın!” İşte aynen bu hassasiyetle yaklaştılar bize. Her an kırılıverecek birer billur gibi, kıymetli ve özenli… Allah hepsinden razı olsun.

Daha sıralanacak, söylenecek o kadar çok şey var ki, hissiyatımı anlatmaya sayfalar yetmez. Hani derler ya anlatılmaz yaşanır. Gerçekten o havayı teneffüs eden anlayabiliyor, ne kadar temiz ve güzel bir yer olduğunu.

Arı kovanı gibi, vızır vızır çalışan insanlar, sürekli bir üretim. Boş geçirilen bir an yok. Herkes çalışkan, dakik, sınıfının birincisi. Manşet toplantıları için yazı işlerindeki masa etrafında toplanır toplanmaz, hemen başlıyor müzakereler. En ufak bir boşluk, gevşeklik, ağırdan alma yok. Manşet adayı haberler ince elenip, sık dokunuyor ve oylamaya geçiliyor. Oylama biter bitmez bakıyorum ki, sayfa düzenini not alan iki ağabeyden başka oylama masasında kimse kalmamış. Daha biz yerlerimizden kalkmadan, ağabeyler kendi masalarında bilgisayar başına oturmuşlar, çalışmaya başlamışlar bile. İş ahlâkı hat safhada!

Yeni Asya’nın yayın politikasında kadın, aile ve ilim çok önemli bir yer teşkil ediyor. Bizler buna orada bizzat şahit olduk. Gerek bizlerin eğitimi için canla başla koşturmaları, gerekse derslerin bu minvalde ilerlemesi bir kez daha ispat etti ki, Yeni Asya kadına hakettiği değeri veriyor! Foto muhabirliğinden tutun da, manşetten, satır aralarına kadar gazeteciliğin her alanında, kadın İslâm’ın ona verdiği o izzetli makamda…

Son olarak şunları diyebilirim ki; orada Üstad Hazretleri’nin ve Zübeyir Ağabeyimiz’in şahs-ı manevisini çok ciddî hissediyorsunuz. Bazen manşet toplantılarında belirlenen başlıklar için, “Keşke şu şekilde başlık atsaydık, daha çarpıcı olurdu” diye aklımdan geçirdiğim olmuştu, fakat ertesi gün gazeteyi elime aldığımda inanamadım. Evet, dün konuştuğumuz başlık manşetti lâkin “Aman Allah’ım! O nasıl bir tesir ve kuvvet!” Sanki manevî bir el dokunuvermiş de, tesiri 1’den 10’a çıkmıştı. Elhamdülillah, elhamdülillah binlerle elhamdülillah!

Daha anlatamadığım onca şeye rağmen işte, benim gazetem ve seminerlerle alâkalı izlenimlerim böyleydi.

Cenâb-ı Hak inayetini, rahmetini ve Üstadımızın, Zübeyir Ağabeyimiz’in elini, hizmetimiz ve cemaatimiz üzerinden çekmesin. Bizi bu yoldan ayırmasın! Amin

Risale-i Nurlar’la ve cemaatimizle hiç alâkası olmadığı halde, benim dâvâma hizmet eden, gazetecilik seminerlerine gidebilmem için, Balıkesir’den gelip iki küçük çocuğuma bakan kız kardeşimden ve evde bakıma muhtaç iki hasta olmasına rağmen onu buraya gönderen anne babamdan Rabbim ebediyyen razı olsun. Onları nasıl bu hizmete hadim eylediyse, talebe de eylesin inşallah.

Böyle güzel bir hizmette emeği geçen bütün ağabeylerimize, ablalarımıza, kardeşlerimize ve beni oraya gönderen en yakın dâvâ arkadaşım eşime teşekkür ediyorum.

Allah hepinizden razı olsun.

Duâ eder, duâlarınızı bekleriz…

Yasemin Dikici

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*