Bir iman okulu: Risale-i Nur

Gelir seviyesinin yükselmesi, iletişim teknolojisinin ilerlemesi ve seyahat imkânlarının artması ile Bediüzzaman Hazretlerinin tabiriyle “Dünya küçük bir köy haline geldi”.

Bununla birlikte gelir dağılımındaki dengesizlikler zengini daha zengin fakiri daha fakir hale getirdi. İletişim teknolojisinin yanlış kullanımı insanlığı yalnızlığa ve bunalıma itti. Aynı apartmanda oturanlar birbirini tanımaz hale geldi. Hemcinsleriyle dayanışma ve paylaşma halinde iken huzur içinde yaşayabilecek insan, menfaatini ön plâna alınca kuvveti hak bildi ve açgözlülüğünün bedeli olarak materyalizmin kurbanı oldu.

Aklî değerlerin, menfaatin emrine girmesiyle manevî değerler zayıfladı. Yaradılışımıza yerleşmiş sınır konulmayan hırs, kin, arzu, heves, tüketim, milliyetçilik, rekabet, tahakküm gibi duygular kalbin kılavuzluğu olmayınca tahripkâr olmaya başladı. Oysaki sınırsız bu duygular ancak Yaratıcıya ibadetle istikamet üzere terbiye edilebilirdi.

Evlilik ve aile kurumu artık kutsal ve saygı gösterilen kurumlar olmaktan ziyade gereksiz gösterilmeye başlandı.

Materyalizm her zaman açgözlü olan bir kültürü küreselleştirdi. Bu kültür insanları ne yazık ki vicdanları ile cüzdanları arasında sıkıştırdı. Zulüm sadece insanlarla da sınırlı kalmadı önce toplumları, sonrasında da hayvanları ve bitkileri ormanları tahrip etti, ediyor.

KALBİN KILAVUZLUĞU

Böylesine büyük ve organizeli tahrip çalışmalarını önleme ve tamir etme fert, aile, içtimaî hayatı içine alacak tarzda gerçekleştirilen şefkat, merhamet ve manevî değerlere dayanan, kalbin kılavuzluğunu asıl alan projelerle mümkündür. Bu anlamda gücünü dinî değerlerden alan ahlâk merkezli çalışmalar gün geçtikçe önem kazanmaktadır.

TAHKİKÎ İMAN MUHTEVALI AHLÂK EĞİTİMİ

Bediüzzaman Hazretleri Kur’ân ve sünnet merkezli ahlâkî değerleri ferd ve topluma hâkim kılmada iman muhtevalı Risale-i Nur metodunu sunar.

Risale-i Nur’un duyguları Kur’ân ve sünnet merkezli eğiten sisteminde bencilliğe karşı fedakârlığı, israfa karşı iktisatı, hırsa karşı şükrü, tahakküme karşı uhuvveti, riyâkârlığa karşı ihlâsı kazanmak esastır.

Merhamet, şefkat, zekât, uhuvvet, tesanüd, adalet, hakkaniyet, muhabbet, fazilet, iştişare gibi değerleri kişi dünyasına taşıdığında Kur’ân ahlâkıyla ahlâklanmış olur.

NETİCE-İ KELÂM

İslâm ahlâkı sadece Müslümanlar için değil, bütün insanlık için mutluluk ve huzur kaynağıdır. Bizlere düşen inandıklarımızı hayatımıza ihlâsla aktarıp, numune-i imtisal olmaktır.

Ülke olarak yaşadığımız son olaylara bakıp da ümidimizi kaybetmiş değiliz.

Şüphesiz musîbetlerden aldığımız çok ibret dersleri vardır. Bunlardan biri de şu Nebevî (asm) düsturdur: “İhlâslı olanlar da her an ihlâsı kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyadır.”

İmtihan çetin, sorular zor. Rıza-ı İlâhi için aman dikkat edelim!

Zira umumî hatalar, umumî belâların dâvetçisidir!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*