Bir millet hukukunu bilmezse…

İnsanlar kendi canlarına yönelik şu veya bu şekilde bir saldırı olduğunda elindeki bütün imkânları seferber ederek kendini korumak için, saldırıdan korunmak için lâzım gelen tedbiri almasa, olması gereken cesareti, şehameti göstermeyip, acze düşerse…
İnsanlar elindeki malına, mülküne, servetine haksız yere göz dikip, gaspetmeye çalışan zorbalara karşı lâzım gelen tedbiri almayıp, karşı koymaktan korkup, gaspçılara hırsızlara karşı elini kolunu bağlayıp, seyirci kalırsa…

İffetine, namusuna herhangi bir dil uzatma veya tecavüz anında insanlar hemen bir tedbir alıp, karşı koymakta acze düşerse, olup bitenleri hafife alırsa…

Üstad Bediüzzaman’ın; “Asıl musîbet dine gelen musîbettir..” dediği şu veya bu şekilde dinî değerlere yapılan saldırılar karşısında insanlar“ neme lâzım..” deyip, olup bitenlere karşı kayıtsız kalır, elindeki bütün imkânları seferber ederek, karşı koymakta acze düşerlerse…

Aslı astarı olmayan iddia ve isnatlarla, sudan bahanelerle suçsuz, masum, mazlum insanlara yapılan haksızlıklar, hakaretler ve zulümler karşısında insanlar “neme lâzım..” deyip seyirci kalmanın ötesinde, yapılan zulümleri alkışlıyorsa…

Kısaca Yüce Allah’ın birer ihsan-ı İlâhî, birer ikram-ı İlâhî olarak verdiği ve muhafazasını emrettiği canına, malına, namusuna, dinine yönelik herhangi bir saldırı, tecavüz veya gasp söz konusu olduğunda insanlar bu emanetleri, bu değerleri korumak için muhtemel bütün tehlikeleri göze alarak karşı koymakta gerekli gayreti göstermese istemeyerek de olsa bu zulmü yapan müstebitlere manen yardımcı ve ortak olmuş olur; manevî mesuliyeti yüklenmiş olur.

“Neme lâzımcı” korkak, pısırık insanlardan oluşan, hakkını hukukunu bilmeyen vatandaşlardan oluşan toplumlarda zorbaların, müstebitlerin ardı arkası gelmez. Birisi gider; bir başkaları hemen geliverir.

Demek oluyor ki diktatörleri, müstebitleri milletin başına musallat eden, yüce Allah’ın doğuştan kendilerine emanet olarak tevdi ettiği ve muhafazasını emrettiği paha biçilmez malûm değerleri koruyup, muhafaza etmekte gösterdikleri ihmal ve âcizliklerdir.

Üstadın; “Cehaletle bir millet hakkını hukukunu bilmezse, ehl-i hamiyeti dahi müstebit eder..” tesbiti de zalim müstebitlerin durup dururken kendiliğinden meydana çıkmadıklarını; haklarını, hukuklarını bilmeyen veya bildikleri hâlde korku ile veya başka sebeplerle lâzım gelen metaneti ve merdane bir duruşu göze almaktan çekinen insanların sergiledikleri pısırık ve tavizkâr tutum ve davranışlarından aldıkları cesaretle meydanı boş bulduklarını görüyoruz.

Müstebitleri cesaretlendiren korkak ve tavizkâr bu insanlar bu gibi tutum ve davranışlarıyla belki de farkında olmadan yapılan haksızlıklara ve zulümlere taraftar olup rıza göstermelerinden öteye bir de yapılanları alkışlayanlar Yüce Allah’ın; “Zalime meyletmeyin; Cehennem ateşi size de dokunur..” tehdidine masadak olmalarından korkulur.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*