Bir mücahid-i ekber: Ahmed ibni Hanbel

Bugün dört mezhep imamlarından Ahmed bin Hanbel ile yolculuğumuza devam ediyoruz.
Ehl-i sünnetin amelde dört hak mezhebinden biri olan Hanbelî mezhebinin imamı Ahmed bin Hanbel, Bağdat’ta 780 (H.164) senesinde doğdu.

 

Aslen Basralı’dır. Babası Muhammed bin Hanbel asker (subay) idi. Daha Ahmed bin Hanbel çok küçük yaşta iken babası vefat etti. Onun yetişmesi, ilim tahsili alması ile annesi ilgilendi. Ahmed bin Hanbel, emsâli arasında ciddiyeti, takvası, sabrı, metanet ve tahammülü ile meşhur oldu. İlim öğrenmek için pek çok İslâm beldesini dolaştı ve bu uğurda pek çok meşakkate katlandı. Din ilimlerini öğrenip, bilhassa tefsir, hadis ve fıkıh ilimlerinde yüksek seviyeye ulaştı. Daha sonra Bağdat’a döndü ve ilmini yayıp, insanlara çok faydalı oldu.
Ahmed bin Hanbel (ra) mezheb sahibi bir âlimdir. Mezhebi daha çok Şam, Bağdat ve Mısır’da yayılmıştır. Dört hak mezheb, Müslümanlar için rahmet ve kolaylıktır. Nitekim Peygamber Efendimiz (asm); “Ümmetimin (müctehidlerinin) mezheplere ayrılması rahmettir.” buyurmuştur. Allah’u Teâlâ’ya olan bağlılığı dolayısıyla son derece tevazu sahibiydi. Dertlilere derman olmaya çalışırdı. Yoksulları korur, çok ibadet ederdi. Son derece halim selim, çok alçak gönüllüydü. Aceleci değildi. Her gece Kur’ân-ı Kerim’in yedide birini okuyarak yedi günde hatmederdi. Yatsı namazını kılınca biraz istirahat ederdi. Sonra kalkıp sabaha kadar ibadet ve taatla meşgul olurdu. Halka daima kolaylık yollarını gösterir, ağır vazifeleri yüklemezdi. Acıktığı zaman birşey bulamazsa kimseden yiyecek istemezdi ve kimseyi rahatsız etmezdi. Çoğu zaman ekmeğine sirke katık olurdu. Onu daha çok mescidde, cenaze namazında ve hasta ziyaretlerinde görürlerdi. Çok kere az şey yer; “Ölecek kimse için bunlar çok bile” derdi. Haram şüphesi olan şeyi reddederdi. Ahmed bin Hanbel Peygamber Efendimizin (asm) sünnetine son derece bağlıydı; “Hiç bir hadis-i şerifi yazmadım ki, onunla amel etmeyeyim” buyururdu. Ehl-i sünnet itikadından asla taviz vermezdi.
Bağdat’ta Mu’tezile fırkası mensupları; “Kur’ân-ı Kerim mahlûktur” diyerek, Abbasi halifesi Me’mun’u bu yanlış itikadlarına inandırdılar. Bunu kabul etmesi için Ahmed bin Hanbel’e de, Me’mun vesilesiyle baskı ve işkence ettiler. 28 ay hapsedildi. Bütün bunlara rağmen o; “Kur’ân-ı Kerim Allahu Teâlâ’nın kelâmıdır, mahlûk değildir” dedi.
Bediüzzaman, Risâle-i Nur’da onunla ilgili olarak “İmam-ı Ahmed ibni Hanbel gibi bir mücahid-i ekber, Kur’ân’ın birtek meselesi için hapiste pek çok azap verilmiş ve şekvâ etmeyerek, kemâl-i sabırla sebat edip o meselelerde sükût etmemiş” (Lem’alar, 26. Lem’a, 16. Rica, s. 579) ifadesini kullanmıştır.
Ahmed bin Hanbel’in dillerden dillere gezen bir çok menkıbesi vardır. Pek çok kitabı vardır.
Ve tarih 855 (H.241) Cuma gününü gösterirken vefat etti. Vefat haberi Bağdat halkını ağlattı. Bağdatlılar evlerinin kapılarını açıp “Cenaze namazı için abdest almak isteyen gelsin” diye bağırdılar. Kuşlar tabutunun üzerinde uçuşup, kendilerini tabuta vurdular. O gün Yahudi ve Hıristiyanlardan pek çok kimse, bu hadiseyi görerek Müslüman oldular. Ağlayıp bağırarak “La ilahe illallah” dediler.
Ahmed bin Hanbel’in talebelerine şöyle nasihat buyururdu:
* İlim, insanlara, ekmek ve su kadar lâzımdır. İlim, rivayet, kuru malûmat ve bilgi çokluğu değildir. İlim, faydalı olan ve kendisiyle amel edilen şeydir.
* Kulun kalbini ıslah etmesi, düzeltmesi için, iyilerle beraber olması kadar faydalı bir şey yoktur.
* Herşey için kerem vardır. Kalbin keremi Halık’tan razı olmak, kadere rıza göstermektir.
* Sizde olmayan meziyetlerle sizi metheden kimsenin, sizde olmayan kötülüklerle bir gün kötüleyeceğini de unutmayınız.
* Tevekkül, herşeyi Allahtan bilmek ve rızkı O’nun verdiğine inanmaktır.
* Hüsn-i zannı olanın hayatı hoş geçer.
* Meziyet, fazilet; ilim ve irfan tamamlığı iledir.
Rahmetullâhi aleyh.

Kaynak:  Bağdat Evliyaları, c. 1.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*