Bir şapka uğruna yâ Rab, ne cinayetler işlendi

GÜNÜN TARİHİ: 25 KASIM 1925

Devlet memurlarına şapka giyme mecburiyeti getiren 671 sayılı Kıyafet Kànunu (Şapka İktisası Kànunu), 25 Kasım 1925’te Millet Meclisi’nde kabul edilerek yürürlüğe konuldu.

İlgili kànun metninde, maddeler halinde aynen şu ifadeler yer alıyor:

Madde I) Türkiye Büyük Millet Meclisi azaları ile idare-i umumiye ve mahalliye ve bilumum müessesata mensup memurîn ve müstahdemîn, şapkayı giymek mecburiyetindedir. Türkiye halkının da umumî serpuşu şapka olup, buna aykırı bir alışkanlığın devamını hükümet men’eder.

Madde II) İşbu kànun, neşir tarihinden itibaren muteberdir.

Madde III) İşbu kànun, Büyük Millet Meclisi ve icra Vekilleri Heyeti (kabine) tarafından icra olunur.

İlgili kanun çıkmadan evvel, gazetelerde yer alan çeşitli platformlarda ve en yüksek perdeden söylenen can alıcı bir söz şöyledir: “Efendiler! Buna şapka derler. Medenî milletlerin kıyafetidir. Medenî olmayan milletler, medenî milletlerin ayakları altında ezilmeye mahkûmdurlar.”

Can alıcı soru da şu: Bu millet daha evvel şapka giymediği gibi, uzun zamandır da giymiyor. O halde, bu millet önceden ve şimdi medenî değil midir? Şapkayı takmayınca ve takmayanlar medenî dünyanın dışına mı çıkmış oluyorlar?

Şapka Kànunu’na karşı en sert muhalefeti yapacağı tahmin edilen Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Paşa—tâ akşamdan ikna edilmiş olmalı ki—sabahın erken saatlerinde Meclis binasına başında şapka ile geldi.

Böylelikle, bu kànunu savuşturmayı düşünüp tasarlayan “red cephesi”nin planları, “Dindar Mareşal” sayesinde suya düşürülmüş oldu.

Öte yandan, Diyanet İşleri Başkanı Rıfat Börekçi’nin, bu kànunu dînen haklı ve meşrû gören “dinî fetvâ”yı imzalamasının ardından, Anadolu’nun muhtelif vilâyetlerinde büyük infialler yaşandı.

Başta Erzurum ve Rize olmak üzere Sivas, Muş, Maraş, Giresun, Kırşehir, Kayseri, Tokat, Amasya, Samsun, Trabzon ve Gümüşhane’de çok vahim hadiseler yaşandı. Buralarda binlerce insan ağır cezalara çarptırılırken, yüzlercesi de idama mahkûm edildi. Bazı yerlerde camilere sığınan göstericilerin üzerine kurşun yağdırılarak katliâm dahi yapıldı.

Gariptir ki, şapkaya karşı direnen Rize-Trabzon sâhil hattındaki halkın üzerine bombalarla gidildi. Trabzon’un bazı kesimleri, Balkan Harbi’nin Hamidiye Zırhlısı tarafından bombardıman edildi.

Peki, değer miydi bunca mezalimi yapmaya? Değdi mi, şapka için bunca masum kanını döküp canını yakmaya?

Bugün Atatürkçü yahut Kemalist geçinen kimselere soruyoruz: Şapka için yapılanları siz kendi aklınızda, vicdanınızda sorguladınız mı? Kesilen cezaları, işlenen cinayetleri doğru buluyor musunuz? Hiç referanduma gitmeden, gitmeye ihtiyaç bile duymadan, bir milletin kıyafetini kanun zoruyla değiştirmeyi demokratik buluyor musunuz? Bugün için yapılanları savunabiliyor musunuz? Benzer şeylerin, bugün bir başka ülkede yapıldığını, yani idarecilerin halkı zorla kıyafet değiştirmeye çalıştıklarını duysanız, nasıl bir tepki verirsiniz?

Bugün tutup koruma kanunu arkasına sığınarak ahkâm kesmeniz mertlik, yiğitlik olmadığı gibi, hukuk ve demokrasinin, hatta cumhuriyetin ruhu ve prensipleriyle de bağdaşmıyor, bunu bilesiniz ve iyice belleyesiniz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*