Bir tesellidir bayram

Image
Bayramlar hep bir sevinç ve neşe günü olarak kabul edilir. Evet doğrudur, insan bayramda sevinir, mutlu olur, neşe duyar, içi kıpır kıpır olur. Halbuki insan böyle bakınca Ramazan’a biraz vefasızlık etmiş gibi geliyor. Hani bir ay boyunca Ramazan’a olan sevgi ve saygımızı dile getirmiş, son günlerinde ondan ayrılmanın hüznünü yaşamıştık.

Camilerde “Elveda ey şehr-i Ramazan elveda” diye yüreğimiz yanarak hüzünlü ayrılık ilâhileri okumuştuk. Ramazanı uğurladığımızın ertesi günü yaşadığımız bu sevinç ve neşe de ne oluyor? Son teravihi kılarken gözyaşları döküyoruz, on bir ay hasretle yolunu bekleyeceğiz diye söz veriyoruz, ama ertesi gün en güzel kıyafetlerle ve en tatlı ziyafetlerle kutlamalar yapıyoruz. Bu bir çelişki değil midir?

Evet, Ramazan’dan ayrılmak mü’minler için hüzün vericidir. Ama Cenâb-ı Hak, Ramazan’ı seven ve onun hasreti ile gözyaşı döken kullarını hüzün içinde bırakmak istemez. Onlara öyle bir ihsanda ve ikramda bulunur ki, onunla üzüntüler sevince, hüzünler huzura döner. Yani kendisine itaat eden kullarından Ramazan’ı alırken, yerine Bayram gibi bol ikramlı bir hediye paketi verir. Bu paketin içinde başta Rabbimizin rızası vardır. Ondan sonra, bir aylık oruç ibadetinin mükâfatı, ecir ve sevabı vardır. Nasıl ki aylık ücret karşılığı çalışan bir işçiye, ay sonunda ücreti ödeniyorsa, bayram günü de bir aylık oruç ibadetinin sevabı mü’minlerin hasenat defterine kaydedilir. Bu yüzden ücretini alan bir işçi nasıl memnun olur ve yüzü gülerse, Bayram günleri de mü’minlerin yüzünü öyle güldürür. Ramazandan ayrılmanın verdiği hüzün, bayramın getirdiği sevinçle ortadan kalkar.

Bayramlar sevinç ve neşe günüdür. O gün yürekler kıpır kıpır, gözler ışıl ışıldır. Ama bu sevinç Ramazan’ı uğurlamış olmanın sevinci değildir. Aksine, Ramazan’ın bize bıraktıklarına toptan sahip olmanın ve onun hatırasını yüreklerimize nakşetmenin bir sevincidir. Ramazan gitmiştir, ama gelirken beraberinde getirdiği Regaib’in, Mi’rac’ın, Berat’ın ve Leyle-i Kadr’in faziletlerini, sahurun bereketini, iftarın sevincini, teravihlerin faziletlerini bırakıp gitmiştir. İşte bütün bu güzellikler, ecir ve sevaplar, Bayram günü mü’minlere takdim edilir. Bu kadar sevinç, Ramazan’dan ayrılmanın hüznünü hissettirmez. Onun için Bayramlar bir teselli günüdür.

Bayram aynı zamanda Cenâb-ı Hakk’ın oruç tutan kullarına verdiği bir küllî iftar, bir büyük ziyafettir. Bir gün önce yemek içmek yasakken, Bayram günü oruç tutmak yasaktır. Çünkü bayram günü, Rabbimizin ikram ve ihsan günüdür. O gün oruç tutarak bu ikramdan uzak kalmak, kul olmanın edebine uygun değildir. Kabalık olur, bir nev'î küfran-ı nimet sayılır.

Ramazan orucu, mü’minler için bir sabır sınavıdır. Ramazan Bayramı ise, bu sınavı başarı ile geçmiş olmanın sevincine ve mükâfatına kavuşmak olduğundan, insanları mutlu eder. Ayrıca bu mutluluk, mü’minler arasında sıcak ziyaretler ve tatlı ziyafetlerle paylaşıldıkça artar. Bu öyle bir mutluluktur ki, sadece hayattaki insanlarla değil, ahirete intikal etmiş olan yakınlarla da paylaşılır. Kabirler ziyaret edilir, kabir ehline de duâlar edilerek onların da Bayramı tebrik edilir, ruhları sevindirilir.

İşte Ramazan giderken bizlere böyle bir sevinç ve mutluluk tablosu bıraktığı için, teselli buluruz, hasretlik acısını unuturuz. Bu da Rabbimizin bize lûtfettiği ayrı bir ihsanı ve tatlı bir ikramıdır. Ramazandan ayrılırken, bayramla teselli buluruz.

Not: İslâm âleminin, hasseten değerli okuyucularımın ve gönül dostlarının Ramazan Bayramını tebrik ediyor, gönüllerdeki bayram sevincinin daim olmasını diliyorum.

 

 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*