Bir veli-yi şehidin aziz hâtırasına…

Bugün, eski Bandırma temsilcimiz Tayyar Alnıak Ağabeyimizin vefat yıldönümü. Emekli havacı Tayyar Ağabey, 15 Mayıs 2004’te tam da 63 yaşında iken Hakk’ın rahmetine kavuştu.

Yanlışlıkla, bir başkasının mezar yerine defnedildi. Aylar sonra mahkeme kararıyla nakl-i mezar yapıldı ki, bu hadise unutulacak cinsten değil…

Bizim de kendisiyle çok yönlü bir hukukumuz ve hatıratımız vardı. Kardeşlik dairesi içindeki hürmet ve muhabbet duygusunun en saadetlisini yaşamıştık. Üstelik, tam yirmi beş yıl müddetle…

Bu sebeple, vefatının ikinci senesinde yine bu köşede onunla yaşadığımız ve başkalarından da tesbit ettiğimiz hatıraları tefrika halinde neşrettik. Bilâhare, bunları kitaplaştırma cihetine giderek kardeşlik vazifemizi ifaya çalıştık.

Arzu edenler, “Bandırma’nın Medar-ı İftiharı: Tayyar Alnıak” isimli bu kitabı Bandırma temsilciliğimizden temin edebilir.
* * *
Tayyar Ağabey hakkındaki takdir, duâ, hayret ve hayranlık duygusunu zirveye taşıyan hadise ise, vefatından yaklaşık 10-11 ay sonra zuhûr etti.

Yanlışlıkla, başkasına ait olan bir mezar yerine defnedilmişti. Mezar yeri sahibi ise, mahkeme kararıyla onun oradan çıkarttırılması hakkını kazandı.

Yaklaşık on bir ay kadar sonra açılan mezardaki tablo, görenleri hayret ve dehşet içinde bıraktı. Zira, merhûm Tayyar Ağabeyin mübarek cesedi bir yana, kefeni dahi hiç bozulmadan olduğu gibi duruyordu.

Bu demektir ki, mezarında cesedi hiç bozulmadan duran kişi, bir veli-yi şehittir.

Kezâ, bu demektir ki, yaşanan yanlışlığın içinde, fevkalâde düşündürücü bir hikmet ve hakikat dersi gizlenmişti.

“Ben ölmedim; yaşıyorum”

Hakikaten, sonradan biz de öğrendik ki, bazı kimselerin “Bu iş, çoluk-çocuk işidir” diyerek yadırgadığı, yahut küçümsediği neşriyat hizmetini, o son güne, son ana kadar görmüş, yani vazifesini hakkıyla îfâ etmiş ve bir nevi vazife başında iken ruhunu teslim eylemiş sâdık, fedakâr, hâlis bir Nur kahramanıdır, Tayyar Alnıak Ağabeyimiz.

Ayrıca, o bir veli-yi şehittir ki, bilindiği gibi, şehit kendini hayy bilir. Onlar bir cihette yaşıyorlar ve onlara ölü denilmez.

Nitekim, muhtereme hanımı Göknur Ablanın bize anlattığına göre, Tayyar Ağabey onun rüyâsına girip temsilcisi olduğu Yeni Asya’da kendisiyle ilgili çıkan taziye ilânları hakkında şunları söylemiş: “Hanım, gazete idaresine söyleyin, benim için taziye ilânları çıkmasın. Çünkü, ben ölmedim, yaşıyorum.”

Nihayet, bir bahar mevsiminde, Mayıs ayının tam ortasında vefat eden ve şu an Bandırma Şehir Mezarlığının tam orta yerinde berzah istiratgâhında bulunan Tayyar Ağabeye binler rahmet ve mağfiret dileyerek, bağlantılı bir başka noktaya geçiyoruz.

Âsude kardeşimizin şiiri

Geçen gün, Tayyar Ağabeyimizin biricik kızı Âsude Hanım kardeşimiz bir selâmlama ve hatırlatma mesajı gönderdi.

Bu mesajının yanı sıra, ayrıca babasına ithafen yazmış olduğu rikkatli bir şiiri de takdim etti.

Biz de, Âsude kardeşimizin serbest vezinle yazmış olduğu bu şiiri bilvesile sizlere takdim ediyoruz.

Merhum babamın ruhuna ithafen

Bir hakikî dostum var bildiğim,
Benden hiç yüzünü çevirmeyen…
İşte, hak dostu budur dediğim,
Bana hiç riyakâr davranmayan…

Bir can var, canımdan çok sevdiğim,
Yağmurda bana şemsiye açan.
Bir yakıcı hasret var çektiğim,
Bir gün görürüm diye beklediğim.

Âh baba, can baba, şefkatli baba…
Fedakâr, cefakâr, çilekâr baba…
Çok sakindin, gidişin de öyle oldu,
Ve bu hal yüreğime dokundu babacığım.
Hasret sana, rahmet sana, duâ sana babacığım.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*