Bitlis de güzeldir

Bitlis—Bediüzzaman’ın doğduğu Nurs Köyü’nün bağlı olduğu şirin bir ilimizdir Bitlis. Nasıl ki “Van Güzeldir”, aynı şekilde “Bitlis de güzeldir” diyebiliriz. Çünkü Bitlis, Risale-i Nur’la ve Bediüzzaman’la birlikte anılıyor ve inşaallah önümüzdeki yıllarda daha fazla anılacak.

“Nur menzilleri”ni seyahatimizin ikinci gününde Bitlis merkezini ve Norşin’i (Güroymak) ziyaret ettik. Bu arada şehirdeki bazı tarihî eserleri ziyaret etme imkânı da bulduk. Şunu rahatlıkla ifade edebiliriz ki, Bitlis kadar tarihî esere sahip olup da bir o kadar ihmal edilen başka bir şehrimiz yoktur. Şehrin her tarafı güzel camilerle donatılmış, ama bu eserler çok ihmal edilmiş bir görüntü içerisinde. Yine ifade edelim ki, bu eserleri ihya etmek çok da kolay değil. “Tarihî eserler ihmal edilmiş” derken mevcut maddî imkânlar ya da imkânsızlıkların da farkındayız. Buna rağmen şehir çok daha iyi durumda olabilmeliydi.

Pek çok tarihî eseri ziyaret ettikten sonra, “Türkiye’yi idare edenlerin buralardan haberi yok mu?” sorusu akla geliyor. “Büyük şehirler”de “boya-badana”ya harcanan imkânlardan biraz tasarruf edilse de bu tarihî eserler ihya edilse daha iyi olmaz mı?

Ancak sevinerek şunu gördük ki, başta Bitlis Valiliği olarak Bitlis’teki yöneticiler hadisenin farkında ve yoğun bir çalışma başlatmışlar. Öyle ki 5 ila 15 yıl sürmesi planlanan bir çalışma ile Bitlis’in şehir merkezi tamamen değişecek ve bir bakıma aslî hüviyetine kavuşacak. 5 ila 15 yıl çok uzun bir süre gibi gelebilir, ama keşke geç olsun da güç olmasın demek durumundayız.

Şehirlerimiz tanınmaz hale gelirken, devrin yöneticileri acaba ne ile meşgul oluyorlardı? Bu kadar ilgisizlik, bu kadar tahrip karşısında görmezden gelmek nasıl mümkün olabilir? Çok ciddî sorgulanması gereken bir durumla karşı karşıyayız.

Bitlis’in Norşin (Güroymak) ilçesinde medfun bulunan Abdurrahman Tağı Hazretlerinin kabrini de ziyaret ettik.

Norşin’deki “Medrese”de öğrenciler var ve Risale-i Nur’dan da istifade ediyorlar. Üstad Bediüzzaman’ın ders aldığı hocası Abdurrahman Tağı’nın torunları burada talebe yetiştirmeye devam ediyor. Abdurrahman Tağı Hazretlerinin torunu Şeyh Masum’un oğlu Şeyh Nureddin, Sadreddin Yüksel’den bir hatırasını seyahat ekibiyle şöylece paylaştı: “Molla Sadreddin benim hocamdı. (aynı zamanda akrabalıkları da varmış) Birgün şu (köyün aşağı kısmını işaret ederek) aşağıdaki dere kenarında yürüyorduk. Molla Sadreddin elindeki Risale-i Nur’u okuyordu. Ben küçüktüm, pek bilmiyordum. Dedi ki; ‘Ben bu Risale-i Nurları tanımasaydım Zemahşeri gibi karanlık derelerde yürüyor olacaktım.’”

Şeyh Nureddin, ilim öğrenme yolunda çektikleri sıkıntılardan da bahsederek, “İnsanın en kötü huyu nankörlüktür. Nankör olmayalım” diye ders verdi.

Risale-i Nur’dan bahislerin okunduğu “seyahat rotası”nın Bediüzzaman’ı ve eserlerini tanımaya ve tanıtmaya vesile olması en büyük dileğimiz.

Bitlis de Risale-i Nur vesilesiyle çok daha güzel…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*