“Biz azız, ne yapabiliriz?”

Bugün, “imân ve din için, hem hayat-ı içtimâî/sosyal hayat ve şeriat için, hem hukuk-u âmme/genel hukuk ve İslâm siyaseti için”1 çalışıyor, hizmet ve mücadele veriyoruz.
“Azız, çalışmamız, oyumuz ne işe yarar?” deyip, sayı azlığına bakıp asla aşkımız, şevkimiz kırılmasın; başka kulvarlara, başka mesleklere kaymayalım.

Aşkımız, şevkimiz, içtimâî ve siyasî meslek ve meşrebimizin prensiplerinde sebat ve metanetimiz, dik duruşumuz hiç bozulmasın…
Zira, Cenâb-ı Hakk’ın rızası ihlâs ile kazanılır; kesret-i etbâ’ ile ve fazla muvaffakiyetle değildir.2 Unutmayalım ki:
– Bir çay kaşığı maya bir kazan sütü yoğurda, yağa, peynire çevirir. Biz halis niyetle mayalayalım, mayamızı bozmayalım!
– Bir otobüste 40-50 yolcu var, menzil-i maksuda ulaştıran bir şofördür, bir de muavin!
– 300-500 kişilik bir uçağı götüren iki pilot, beş altı personeldir.
– Bir trende 500-1000 yolcuyu kavuşturan bir makinist, birkaç da yardımcısı vardır.
– 1000-5000 kişilik gemiyi iki kaptan, 15-20 personel sahil-i selâmete ulaştırmaz mı?
– Sahillerde bir sürü ışık var, ama gemilere yol gösteren deniz feneri bir tanedir.
– Türkiye’nin nüfusu 73 küsur milyon. Peki, kaç doktor var? Cevap: 77 bin…
– “Hem, kemiyete ehemmiyet verilmez.”3 Bir milyon talebe, bir milyar hükmündedir.4
– Uhud geçidini 50 okçu korumuyor muydu? Az idiler, ama vazifeleri çok önemliydi…
Uzatmayalım, her meslek böyle değil midir? İşi götürenler, kitleleri sürükleyenler çok çok azdır…
Dünya işlerinde de, siyasette de en büyük kanun, güç kaynağı, hedefe ulaştıran husus, sayı veya çokluk değil, ihlâstır. Şerde de kazandıran ihlâs, içtimâî ve siyasî hayatta niçin kazandırmasın? “Bu dünyada, hususan uhrevî hizmetlerde en mühim bir esas, en büyük bir kuvvet, en makbul bir şefaatçi, en metin bir nokta-i istinad, en kısa bir tarik-i hakikat, en makbul bir duâ-i mânevî, en kerametli bir vesile-i makasıd, en yüksek bir haslet, en sâfi bir ubudiyet, ihlâstır.”5
Ak, şevk, sebat ve metanetimizi kaybetmemeliyiz. “Evet, evet, neam, neam. Sivrisinek tantanasını kesse, balarısı demdemesini bozsa, sizin şevkiniz hiç bozulmasın, hiç teessüf etmeyiniz. Zira, kâinatı nağamatıyla raksa getiren hakaikin esrarını ihtizaza veren musika-i İlâhiye hiç durmuyor; mütemadiyen güm güm eder.”6
Biz azız, ama mayalayabiliriz!
İnanıyor ve dâvânızın prensipleri, meslek ve meşrebin umdeleri arkasında duruyorsanız, üstün olan sizsiniz.
Ayrıca, işimiz; mânevî kumandanımız Sahibüzzaman’ın gösterdiği Kur’ânî ve Nebevî emirleri dinlemektir, yoksa sonuç almak değil. Ganimet toplamak hiç değil!

Dipnotlar:

1- Kastamonu Lâhikası, s. 145.,
2- Lem’alar, s. 156.,
3- Kastamonu Lahikası, YAN, s. 376.,
4- Münazarat, s. 143-148.,
5- Lem’alar, s. 163.,
6- Münazarat, s. 45.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*