Bize lâzım olan; ihlâs, sabır ve duâdır

Rabbimizin ikram ve ihsanlarının yanında ve karşısında şükürden, hamdden ve ubudiyetden bihaber olmak, bigane kalmak ancak ve ancak kendimizin zararı ve kaybından başka birşey değildir.

Sabrı başkalarından beklerken bile sabır gösteremediğimiz zamanlarımızda hiç olmazsa Rabbimizin âyetlerinde tavsiye edilen hallere girmek, o elbiseleri giymek niyetimizde ve isteklerimizde olabilmelidir.

 

Hizmet, hizmet, hizmet; sadece kelimatın zahiri, görünen şekliyle ve yalnızca bize bakan vecheleriyle, tarafları ve yönleriyle mütalâa edilecek, düşünülecek ve kavranılacak bir mânâ olmamalıdır…
Ben varsam var, yoksam yok… Ben olamazsam küçük kıyamet kopar… Hiç kimsenin benim kadar başka liyakati yok, olması da mümkün görünmüyor… Bu, şu adam… diyecek kadar zavallı… Paranız kadar konuşun, diyecek kadar görmemiş…” Ne oldum delisi gibi, hizmette mânâsız ve ihlâsa mugayyir lâflar eğer samimî olarak ‘’hademeliğe’’ aday isek bizlere yakışmaz ve yakışmamalıdır da…
Bizlere lâzım olan hademelik, birlik beraberlik ve ihlâstır… Bir bilmem ne kadar senedir tanıdığımız, beraber olduğumuz kudsî, mübarek meselelerin kaynağı kitapları okuyamadıktan anlamaya ve anladıklarımızı  yaşayamadıktan sonra söylenecek, konuşulacak söz ancak ve ancak kendi nefsimize olmalıdır… Ta ki, rahmet-i İlâhiye imdadımıza yetişsin…
Hasbelkader hizmet nokta-yı nazarından bize bir fiske gelmişse, bunu hizmet erlerinin başlarına kakmak ve üstünlük alâmeti olarak görüp, göstermeye çalışmak ihlâs kitabının hiçbir yerinde yer almadığı gibi, hiçbir Müslümana da yakışmaz… Ahiret meyvelerini bu dünyada yemeğe ısrarlı olanlara da kimse karışmaz!…
Hediyeler ve atiyyeler ancak verenin iyi bilinmesiyle değerlidir ve değerlenirler. Hiç kimse kudsî bir hizmetin içine kendi eliyle, diliyle, isteğiyle ve ameliyle dahil olamaz!… İhsanların önüne perde çekenler ancak fani umurun, kazancın ve makamların öğünücüsü olarak ahiret hesabına ileriye doğru bir adım bile atamazlar…
Kimsenin gayretinin ve omuzlamasının Cenâb-ı Hakkın ihsan ve ikramı bir isdihdamın ve hizmetin önüne geçeceği düşünülmemelidir… An şart ki Rabbimizin izni ola… Yeter ki halis niyet hasis fiillere ve niyetlere galebe çalsın…
Unutulmamalıdır ki kendi ayinemizdeki parlaklık, nurlanma ve görüntüler ancak beraber olduğumuz kalplerin ve akılların ihlâsla aynı gaye ve hedeflere yönelmesi, yürümesiyle mümkün olabilir.
Hizmetin verdiği şeref ve şereflenme yanlış anlaşılıyorsa ruhumuzun ve kalbimizin şahs-ı manevî hastahanesinde bakımlarının yapılması gerekmektedir… Sıhhatli ve şahsiyetli hademelik yapabilmek ümidiyle Allah’a emanet olun…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*