Bizi sevmelisiniz

Image
Muhterem okuyucular, bu mektubumda görev yaptığım Wels şehrinde Yunus Emre Camiinde okunan bir hutbeyi sizlerle paylaşmak istedim. Minberden cemaate hitab eden hatibimiz Hasan, oniki yaşında bir çocuk. Çocuklara hutbe okutma geleneğini bu camide ilk başlatan din görevlisi ise Safranbolulu Sadık Özdemir. Hutbenin mevzuu çocuk sevgisi. Hatip de çocuk olduğuna göre, bundan “bizi sevmelisiniz” anlamı çıkar. Bir çocuğun bunu talep etmeye hakkı vardır. Onlar bu cesareti en başta Rabbimizin kendilerini sevimli yaratmasından ve Peygamber Efendimizin (asm) çocuklara olan özel sevgisinden alırlar. Bunda ne bir sun’îlik, ne bir zorbalık, ne de bir gurur vardır. Bu sevgi onlar için analarından emdikleri süt gibi haklarıdır. Öyleyse Hasan’ın hutbesini dinleyenler dinlediler, biz de okumuş olalım.

 
Muhterem mü’minler!

Öncelikle böyle bir makamda sizlere hitap etmeyi bana nasip eden Rabbime hamd-ü sena ederek ve Resul-ü Ekrem Efendimize salat ve selâm getirerek hutbeme başlıyorum.

Kıymetli büyüklerim!

Bu günün çocukları geleceğin büyükleridir. Hem de kim bilir nice büyük makamlara namzettirler. Makam derken sadece dünyevî makamları kastetmiyorum. Cenâb-ı Hakk’ın bu dünyada kullarına bahşettiği nice manevî mertebeler ve makamlar mevcuttur. Cenâb-ı Hak beş şeyi beş şey içinde gizlemiştir: Duânın kabul saatini Cuma gününde, Kadir Gecesini Ramazan ayında, ‘ecel’i insanın ömründe, kıyamet vaktini dünya ömründe sakladığı gibi veli kullarını da insanlar arasında saklamıştır yani Peygamberlik makamı hariç diğer bütün makamlar insana açıktır. Unutmayalım ki Âlemlere Rahmet olarak gönderilen Yüce Nebi de bir zamanlar çocuktu. Kur’ân-ı Kerim’in ifadesiyle çocuklar “dünya hayatının süsüdür.” (Kehf, 46)

Çocuğu sevip öpmenin çok büyük sevap olduğunu Peygamberimizden öğreniyoruz. Buyuruyorlar ki, “Çocuklarınızı çok öpün, çünkü her öpücük için cennette bir derece verilir ki, iki derece arasında beşyüz senelik mesafe vardır. Melekler öpücüklerinizi sayarlar ve defterinize sevap yazarlar. Peygamberimiz (asm.) çocuklara gösterdiği şefkatte din ayrımı yapmazdı. Bir Yahudinin çocuğu hastalanmıştı. Peygamberimiz çocuğu ziyarete gitti. Ona Müslüman olması için telkinde bulundu. Çocuk babasından izin istedi. Babası izin verdi ve Müslüman oldu. Unutmayalım ki, bütün çocuklar İslâm fıtratı üzere doğarlar.

Değerli büyüklerim!

Beş esas toplum hayatımız için her zaman gereklidir:

1. Merhamet,

2. Hürmet,
3. Emniyet,
4. Haram ve helâli bilip haramdan kaçınmak,
5. İtaat etmek.

İşte Kur’ân-ı Kerim toplum hayatımızda bu beş esası temin ederek genel asayişi sağlar ve güven ortamı oluşturur. Maalesef günümüzde bu esaslar çok sarsılmıştır. Bazı yerlerde ihtiyar anne ve babalardan çok şikâyetler duyulmaktadır. Halbuki Kur’ân-ı Kerim’de anne ve babaya ‘öf’ bile denilmemesi emrediliyor. O halde diyoruz ki din ve imandan gelen güzel ahlâk, hürmet ve merhamet olmazsa dengeler sarsılır kötü mihraklar hayatı mahveder.

Muhterem cemaat!

Avrupada yaşayan bizler çok iyi bilmeliyiz ki, helâl rızık için çalışmak, ter dökmek de ibadettir. Zaten namazını terk etmeyen bir mü’minin mübah olan dünyevî işleri de ibadet cümlesinden sayılır. Böylece insan bütün ömrünü ahirete mal edebilir. Bu ahirzaman fitnesi içinde farzlarını yapan ve büyük günahlardan sakınanlar inşaallah kurtulur diye müjdeler vardır. Bu asırda biz Müslümanlar hem din hem de fen ilimlerine çalışarak en mükemmel insan örneğini ortaya koyabiliriz. Ve diğer din mensuplarının da hak din İslâma dikkatlarini celb etmiş olabiliriz.

Aziz mü’minler!

Dinimiz, insanlara “dünyaya çalışmayı bırakınız” demiyor, bilâkis teşvik ediyor. Üstelik yükselmek ve muasır medeniyet seviyesine ulaşmak için illa dinden ve imandan uzaklaşmak gerekmiyor. Hülâsa; her güzellik gibi cesaretin de kaynağı imandır. İman hem nurdur, hem kuvvettir. Kalpsiz bir flozof, aklına çok güvenir ama gökte kuyruklu yıldızı görse korkar. Halbuki, kalbi iman dolu bir abidi yer küresi bomba olup patlasa korkutmaz.

Hutbemi bir hadis-i şerif meali ile bitiriyorum: “En bahtiyar genç odur ki, ihtiyar gibi ölümü düşünür, ahiretine ciddî çalışır. En bedbaht ihtiyar odur ki, dünyaya ve eğlencelere dalmakta gençlere benzer.”

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*