BOP’ta üçüncü etap

Mesele vuzuha kavuştukça yazma iştahımı kaybettiğimi siz de izliyorsunuzdur. Bazı Avrupa ve Amerikalı dinsiz yazarların üç sene önce “bahar (!)” diye lanse ettikleri felâketin boyutları ortaya çıktıkça, zulmün acısını derinden derine hissediyoruz. Nasıl şekilleneceği ve nerede duracağı henüz bilinmeyen bu dış müdahalenin bütün plan ve kodlarının 11 Eylül’ü gerçekleştiren Kontroçkistlerde “Troçkist neoconlar” olduğunu AKP hükümeti bizden daha iyi biliyordur.

Tayyip Bey’in bu kadrolarca yıllar önce BOP eşbaşkanı tayin edilmesi, derin stratejilerin mimarının dış işlerinde olması ve global sermayenin eski Londra müdürünün hâlâ maliye bakanlığında bulunmaları, 2002’de neocon ve neoliberallerle yola çıkan kadroların, bu günlerde gerçekleşen hadiselerin senaryolarından habersiz olamayacaklarını gösteriyor.

Üçüncü etabını aşağıda daha genişçe anlatacağımızdan, tahattur nevinden kısaca birinci ve ikinci etaba tekrar göz atalım. Bizdeki 12 Eylül ihtilâli üzerine bina edilen körfez savaşlarının ve bölgeye konuşlandırılan çekiç gücün birinci etap olduğunu, neoconların kısmen idareden uzaklaştırılmalarıyla birlikte yine onların neoliberallerle başlattıkları “Arap baharı” da BOP’un ikinci etabını oluşturuyordu. Senelerden bu yana “Yeni Asya”’nın mütemadiyen hükümeti ikaz ettiği “büyük Kürdistan” da bu fitne ve çatışma projesinin üçüncü etabı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Yeni Asya  global düşünce enstitülerinin veya onların tesirinde kalmışların adesesinden hadiselere bakmamaya çalıştı. Bediüzzaman Hazretlerinin Kur’ânî tefsiri olan Risale-i Nur’daki esasları daima ölçü alarak nazarda tuttu. Bu halin onu mütemadiyen aktüel medyadaki düşüncelerle karşı karşıya getirdiğini biliyoruz. Ekseri Müslümanların – bizce – yanlış noktalara odaklanan duâları, devrimci global sermayenin sofrasından beslenen gazetecilerin karşı hücumları ve hükümetin medya üzerine kurduğu dehşetli baskılarla vatanımız, din ve milletimiz aleyhinde cereyan eden olayları ve düşünceleri yeterince efkâr-ı ammeye duyuramadık. Buna rağmen Efendimiz’in (asm) “el hakku ya’lu vela yu’la aleyh” sözünün Yeni Asya manşetinde nasıl tecelli ettiğini insafla arşivlere bakanlar elbette kabul ederler.

Önceki yazılarımızda, Bediüzzaman’ın Kur’ân’dan derlediği “ahirzaman atlasını” atlayanların yön tayininde, doğru bilgiye ulaşma ve haklı pozisyon belirlemede büyük sıkıntılara düşeceğini izaha çalıştık. Ahirzaman farkı bilmeden, buradaki temel dinamikleri öğrenmeden ve global savunmanın koordinatlarını belirleyemeden “zamanı doğru okumak” mümkün olmadı. Hükümetin ve hükümete angaje olmuş cemaat, STK ve bazı münevverlerimizin yanlışlarına getirdikleri yorumlar, onları toplum içinde tesirsiz hale getirdiği gibi inanırlıklarını da bilhassa gençliğin nazarında kaybettiriyor.

BARIŞ KARŞITI PROJELER

Dünya barışına düşman global çetenin kontrolündeki Büyük Ortadoğu Projesinin bir parçası olan PKK veya dinsiz ırkçı Kürt hareketleri hakkında yıllardır yazıyoruz. Zaman geçtikçe ikinci Avrupa Medyasınca birbirinden bağımsızmış gibi gösterilen bu barış karşıtı küçük projelerin ana projenin unsurları olduğu ortaya çıkıyor. Yap-bozların parçalarına benzer biçimde ilgi ve bağlantı noktalarını rahatlıkla görebiliyoruz: 12 Eylül, ANAP hükümeti, Çekiç Güç, Körfez Savaşı, 11 Eylül ve Arap Baharı elemanlarının önceleri çokça seslendirilen “yeni dünya düzeni”ne nasıl eklemlendiğini dehşetle izliyoruz.

Yeni Asya bu global projede ortak çalışan Kemalistlerin Kürtlere yaptığı zulmü ayrılıkçı ve terörist örgütün cinayetiyle hiç karıştırmadı. PKK’nın, global Marksist devrimin bizdeki yansıması olduğunu, onun uzantısı siyasî partinin Kürtleri temsil edemeyeceğini ve Kürt coğrafyasının İslâm birliğinin mayası olduğunu yüksek sesle söyleyegeldi.

BOP’un üçüncü etabı olarak gördüğümüz “büyük Kürdistan” ile ilgili bu güne kadar yazdıklarımızda tekrara düşmemek için maddeler halinde özetlemek istiyoruz;

1- PKK veya ırkçı dinsiz Kürtler meselesi yalnızca Türkiye’nin meselesi değildir. Türkiye AB ile münasebetlerini iyileştirerek bu belâyı def edebilir.

2- Irak’ta Barzani, İran, Türkiye ve Suriye’de Marksist Kürtlerle Müslüman Kürt halkının yolları tamamen ayrıdır.

3- Kemalistler bir taraftan içeride ırkçılığı körüklerken diğer taraftan da KCK ve PKK’yı inşa ettiler.

4- Bir Kürt hareketi olmayan PKK ile Kemalizm diri tutulurken belki de ülkeyi parçalamada da kullanılacaktır. Bu günkü Amerika ve AB idareleri PKK’nın devletleşmesini istemezler. Zira global savaş ve terör çetesinin maşası olduğunu biliyorlar.

5- AKP’nin kendisine ait bir Kürt politikası yoktur. Başından beri birlikte çalıştığı neocon ve neoliberallerin zıddına gidemez.

6- PKK’yı neoconlar KCK’yı da neoliberaller inşa ediyorlar. Bölgedeki STK’ların finanse ettiği lokal çalışmalar ve batılı fonlardan buralara aktarılan paraların kaynağı araştırıldığında karşımıza hiç de hoşlanmayacağımız şahıs ve kurumlar çıkacaktır.

7- AKP Kürtler arasında inisiyatif kullanabilecek temayüz etmiş kişileri, tarikatları ve meşhur aileleri kendisine bağlı müdahanecilerle devre dışı bıraktı.

8- AKP hükümeti birinci ve ikinci Avrupa ayrımını yapmadığı gibi Amerika ve Avrupa’daki müttefiklerimizin elini de zayıflattı. Global sermayenin yol haritasını esas aldığından; ne Avrupa, ne Amerika ve ne de Türkiye’de millî iradeleri nazara almadı.

9- Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan belliydi. Neoconlara uyarak Şam yönetimiyle savaşa kalkışan AKP’yi şartlar üç sene sonra tekrar Esad’a muhtaç hale getirecektir. Amerika bölgedeki istikrarı için AKP kurmaylarının rağmına büyük Kürdistan’ı istemiyor.

10- Diğer birçok meselede olduğu gibi bu meselenin de en önemli çözüm noktası demokrasidir. Kemalizm’den arındırılmış bir anayasa ile, BOP üçüncü etabında bozguna uğratılabilir.

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. Allah razı olsun Şükrü Kardeşim. Kalemine güç kuvvet. Birde bunu Deccaliizm ve Süfyanizm ve onun mühim kuvvetiyle beraber düşündüğümüz zaman Mehdi nin haklılığını ve dünyaya talip akli muhakemesi noksan müslümanları Allah ıslah etsin.

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*