Boston saldırısı ve Amerikalı Müslümanlar

Geçen ay içinde Boston’da gerçekleşen trajik saldırı, Amerikan radyo, televizyon, gazete ve sosyal medyasında İslâm karşıtı söylemlerin yükselmesine yol açtı.

Southern Poverty Law Center (SPLC) adlı hukuk kuruluşunun raporuna göre, Müslümanlara karşı acımasızca geliştirilen olumsuz klişeler ve hoşgörüsüzlükle bütün mücadelelere rağmen, Müslümanlara karşı işlenen nefret suçları artmaya devam etti.

Arab American News adlı gazetenin yayıncısı Osama Siblani, gazetesinde 11 Eylül sonrasında Müslümanların yaşadığı ayrımcılık ve haksızlıklarla ilgili bir dosya yayınlamış ve bu dosyadan çıkan sonuca göre 11 Eylül sonrası yaşanan ilk beş yıla kıyasla, geçen yıl Müslümanları hedef alan nefret odaklı vak’alarda gözle görülür bir artış yaşandığı ortaya çıkmıştı.

SPLC raporlarına göre de, Müslümanlara karşı işlenen nefret suçları 2010 yılında, radikal sağcı evanjelik Hıristiyanların İslâm karşıtı propagandaları neticesinde yüzde 50’ye varan bir artış göstermişti.

ABD’deki insan hakları örgütleri de, sağ kanadın bu İslâm karşıtı nefret dolu konuşmalarının olumsuz etkileri konusunda devlet yetkilillerini uyarmıştı.

Müslümanlara karşı son zamanlarda işlenen nefret suçlarından bazılarını sıralayacak olursak: New York, Queens bölgesinde bir Müslümanın camiden çıkışta İslâm karşıtı sloganlara atan biri tarafından defalarca bıçaklanması; yine Queens’te iki gencin 70 yaşındaki bir ihtiyarı “Müslüman mı yoksa Hindu mu?” olduğunu sorduktan sonra öldüresiye dövmesi; Fremont California’da bir adamın elindeki silâhla camiyi basarak herkesi öldürmekle tehdit etmesi, ama hiçbir zarar vermeden kaçıp gitmesi örnek olarak sayılabilir… Ayrıca Boston saldırısı öncesinde, Sihlerin bulunduğu dini bir kuruluşa silâhlı bir saldırı düzenlenmişti. Her ne kadar Sihler Müslüman olmasa da, bazı radikal Amerikalılar tarafından Müslüman oldukları sanılarak bu tarz saldırılara maruz kalabiliyorlar…

Amerikalı Müslümanlar ne yazık ki bu tarz nefret dolu saldırılar karşısında ekstra tedbirler almak durumunda kalıyorlar. New York’taki Amerikan-İslâm İlişkileri Konseyi (CAIR) sözcülerinden Muneer O. Awad bu konuda şunları söylüyor: “Müslümanların daha çok saldırılara hazırlıklı olması yahut potansiyel saldırılar karşısında teyakkuz içinde olması konusu odaklandığımız mevzu değildir. Bizim asıl maksadımız, toplum olarak nefret dolu konuşmalara ve nefret odaklı suçlara karşı bir duvar ve tepki oluşturmaktır.”

Bu organizasyon, insanları ses çıkararak ve aktif olarak nefret suçlarına karşı durmaya çağırıyor; bunu yaparken de diğer inançların mensuplarına ulaşarak onlarla ortak hareket ediyor; dinler arası aktivitilere düzenliyor; insanları Müslüman topluluğun faaliyetlerine dâvet ediyor; Müslüman olmayan komşulara ve topluluğa karşı ulaşılabilir olmaya çalışıyor; mahalli topluluklarla bir araya gelip, beraber çalışarak ve de resmî yetkililere destek olmak ve onlara kaynaklık etmeye çalışıyor…

Awad bu konuda diyor ki; “Eğer komşularımız, diğer inanç kuruluşları ve resmî yetkililer bizi tanırsa ve bize destekçi olursa, İslâm karşıtlarının nefret dolu söylemleri kınanacak ve ayıplanacaktır. Bireysel ilişkiler cehaletten kaynaklanan herhangi bir fobiyi ve korkuyu azaltacak ve bastıracaktır. Bizim mücadelemiz, toplam ABD nüfusunun sadece yüzde 1 ila 2’sini oluşturan Amerikalı Müslüman gerçeğini gündemde tutmak için gerekli olan bu bireysel ilişkilerin organize ve birlik halinde bir anlayışla yürütülmesini sağlamaktır.”

Amerikalı Müslümanların zorlu bir görevi var. Fakat İslâm’a olan sevgimiz ve Allah’ın rızasını elde etmek için yapacağımız gayretler ile çalışmalarımız Amerika’da bir sevgi hizmeti seline dönüşecektir…. La ilahe illallah…

Tercüme: Umut Yavuz

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*