Boston senaryosu tutmadı…

Cevher ile Tamerlan’ın hikâyelerini çoğumuz duymuşuzdur. Çeçenistan’ın külleri arasından çocuklarını önce Kazakistan’a, oradan Kırgızistan’a ve daha sonra Dağıstan’a kaçıran anne – babanın ıztırap dolu günleri…

Çocuklarının geleceklerini kurtarmak üzere Amerika’ya gönderiyorlar. Amerika’nın en ünlü üniversitelerinde burslu okuyan kardeşlerin Boston’a geliş hikâyelerini Batılı medya henüz yazmadı. Şimdilik onların sırt çantalarında, düdüklü tencere içinde Boston Maratonu’na bıraktıkları bombalar konuşuluyor. Amerikalı gençlerden daha hızlı ve Batılı yaşayan Çeçen kardeşlerin fiillerini “radikal İslâma” bağlamak üzere kaleme sarılan gazetecilerin şevki kısa zamanda söndü. Eğlence partileri, alkol, uyuşturucu ve kadının dünyasında yaşayan gençleri bir iki kısık ses “dindar” göstermeye kalkışsa da, bilhassa Almanya ve İngiltere medyasındaki haberler, önceden okumuş üflenlenmiş balonları çabucak söndürdü. Anne baba istihbarat örgütlerini suçluyorlar. Rusya ise bu gençlerin vatanlarında iken radikal olmadıklarını açıkladı. Gençlerin okul arkadaşları, teröre kurban giden ve medyaya göre tetikçi görünenlerin günlük yaşantılarının detaylarını anlatınca, gözler yeniden terör ve kaos peşinden koşturan neocon’lara döndü.

RUSYA İLE BİRLİKTE ALMANYA…

Avrupa ve Amerika’daki İslâm karşıtı yazarların bu meselede Rusya ve Avusturya’yı suçlamaları, Boston’daki bombalarla hedefe yürümeye çalışanların niyetlerini azıcık ihsas ediyor. Rusya’nın radikallerce Kafkasya’da gizlice kurulan “İslâma Emirliğine” müsamahakâr davranıldığı iddia ediliyor. Birçok hayâli isim ve kahramanlar. Belki de Neocon’ların daha önce Kafkasya’da başlattıkları kargaşaya dönülmek isteniyor. En azından bölgeyi imar ve barışa geçirmek isteyen Putin’in harekât alanı bitirilmek isteniyor. Dehşetli çatışma ve kargaşalardan sonra, Grozni’nin en büyük camisini ibadete açan Rus idarecileri, Kafkas Müslümanlarına iyi niyetlerini göstermeye çalıştılar. Fakat bildiğimiz üzere Pentagon’un Afganistan savaşından sonra selefîleri kullanarak giriştikleri terör organizasyonlarıyla, Afgan ve Pakistan halkları kadar Kafkas Müslümanları da büyük zarar ve zulümler yaşamışlardı. Maalesef Pentagon’un NATO yardımıyla bu kirli yapıyı Avrupa’da ve bilhassa Arap Baharı’nda kullandı ve kullanmaya devam ediyor.

Kendi içindeki yirmi küsur milyona yardımcı olmaya çalışırken neocon ve neoliberallerin Telaviv Hazar koridorunu açmalarını engellemeye çalışan Rusya’yı Çeçen kardeşlerle vurmak isteyenlerin oku hedefe varmamış gibi görünüyor.

11 Eylül’de, Mohammed Atta bahane edilerek Almanya’yı hedef tahtasına yerleştirenler, Angela Merkel hürmetine bu defa Avusturya’yı seçmişler. Avusturya’nın da en büyük günahı buradaki Müslümanlara iyi davranması ve daha çok Müslümanlara iltica imkânı vermiş olması… Hadisenin ilk günlerinde yazılan -çizilen komik hikâyelerin devam etmemesi de gösteriyor ki, bu film tutmamış. Yalnız bu arada Anne Appelbaum, ırkının gereği olarak İslâm aleyhinde yeni yeni teoriler geliştirmeye devam ediyor.

NEOCON’LAR KAOS VE İNTİKAMIN YOLUNDALAR…

Terörist kelimesinin İslâmı çağrıştırdığı Batı’da Müslümanlar hayli sıkıntılı… 11 Eylül’den önce Lâtin Amerikalılar, Ruslar ve hatta Balkan kökenliler de söz konusu olabilirdi. “Çakal” kod isimli Carlos’u iyi hatırlarsınız. Che Guera’dan sonra Ağca ile birlikte Türkler de Marka oldular, fakat 11 Eylül ile birlikte Neocon’lar terör ile İslâm kelimesini yanyana getirmeyi başardılar. Berlinli Uwe Halbach gibi bilgiçler hâlâ bu yanlış teoriyi ilim adına devam ettirme peşinde koşa dursunlar.

Neocon’larla hakikî barışçılar arasında veya çatışma ile iktidar ve servet peşinde koşanlarla dünyada hürriyet ve demokrasi isteyenler arasında veya kaos ve kapalı devrecilerle şeffafçılar arasındaki nefes kesen mücadeleyi seyretmek isteyenler lokal ve konjonktürel labirentlerin üstüne çıkmak zorunda kalacaklar gibi… Barack Obama’ya, Viladimir Putin’e ve AB Komiserlerine gayr-ı ahlâkî yollarla ders vermeye çalışan kaos ve savaş lobilerinin Boston tezgâhlarının mahiyeti pek yakında ortaya çıkacağa benziyor. Fakat üzüldüğümüz nokta; Türk siyasetçilerinin hâlâ neocon ve neoliberal ittifaklarını devam ettirmeleri. 11 Eylül felâketini hazırlayan unsurlar bayat ekmek gibi dökülürlerken “Cibalî Baba”larımızın himmetiyle AKP ve Necon ittifakı hâlâ dimdik ayaktalar. Kanaatimizce dünya barışına adaletli paylaşımın ve masumların kanlarının durmasının önündeki en büyük engel, kökü 11 Eylül’e dayanan ve ifadede zorlandığımız ittifaklar olmalı… Yoksa İslâmın terörle yanyana gelmeyeceğini yazan Avrupalı aydınlar kadar, Suriye’deki kanın durmasını isteyen AB’li siyasetçiler kadar veya Papa Fransiskus’un dünya servetinin insanlar arasındaki adaletli paylaşımı istemesi kadar bizim idarecilerimiz de hassasiyetle vicdan sahibi olduklarını ispat ederlerdi.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*