Bu dehşet karşısında ne yapmalıyız?

Ahirzamanın son diliminin dehşeti ve vahşeti; Hz. Adem’den (as) kıyamete kadar gelmiş-geçmiş bütün kavimlerin sapkınlıklarının bir araya toplanmasından kaynaklanıyor.

Öyle bir dehşet ki, kanun ve eğitim perdesi altında yaygınlaştırılıyor. Yanlışlar (gazete, dergi, sosyal medya) ile palazlandırılıyor.

Devlet, aileyi ve toplumu bu gibi manevî, sosyal afatlardan koruması gerekirken bizzat kendisi “kumar, piyango, faiz ve müstehcenliği” teşvik ediyor. Ahlâkı güzelleştiren eğitim modelini teşvik etmiyor.

Bu vahşet ve dehşet karşısında ne yapmalı?

“Kat’î ve çok tecrübelerle anlaşılmış ki, imanı kurtarmak ve kuvvetlendirmek ve tahkiki yapmanın en kısa ve en kolay yolu Risaletü’n-Nur’dadır. Evet, on beş sene yerine on beş haftada Risaletü’n-Nur o yolu kestirir, iman-ı hakikîye isal eder.”

O halde, “Bütün kuvvetimizle Nur’a sarılmaya mecburuz.” (Bediüzzaman, Lem’alar, s. 96)

“Nur Risaleleri, Kur’ân-ı Kerîm’in Nur deryasından alınan berrak katreler ve hidayet güneşinden süzülen billur huzmelerdir…”, “Her Müslüman’a düşen en mukaddes vazife, imanı kurtaracak olan bu Nurlu eserlerin yayılmasına çalışmaktır. Zîra, tarihte pekçok defalar görülmüştür ki, bir eser nice fertlerin, ailelerin, cemiyetlerin ve sayısız insan kütlelerinin hidayet ve saadetine sebep olmuştur.” (Bediüzzaman, Asa-yı Musa, s. 253)

Ve Bediüzzaman Hazretleri’nin şu çağrısına hangi akıl, hangi vicdan kulak vermez?

“Ey kardeşlerim; Mesleğimiz, tecavüz değil tedafüdür. Hem tahrip değil, tamirdir. Hem hâkim değiliz, mahkûmuz. Bize tecavüz eden hadsizdirler. Mesleklerinde, elbette çok mühim ve bizim de malımız hakikatler var. O hakikatlerin intişarına bize ihtiyaçları yoktur. Binler o şeyleri okur, neşreder adamları var. Biz onların yardımlarına koşmamızla, omuzumuzdaki çok ehemmiyetli vazife zedelenir ve muhafazası lâzım olan ve birer taifeye mahsus bir kısım esaslar ve âli hakikatler kaybolmasına vesile olur.” (Bediüzzaman, Kastamonu Lâhikası, s. 52-53)

Ehl-i iman ve İslâm içerisinde kim olursa olsun, hizmetlerini takdir ve tebrikle onlarla da beraber hareket etmeli, uhuvvet birliği yapıp mütecaviz dinsizliğe karşı mücadele etmeli değil miyiz?

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*