Bu gençlik tebrik edilmez mi?

Gerek üniversite, gerek ortaöğretim öğrencileri, yıl içindeki çalışmalarına ilâveten Haziran’da başlayarak Temmuz, Ağustos’ta da aşk ve şevkle sürdürdükleri Kur’ân Hakikatlerini Okuma Programları gerçekten takdire şayan.

 

Zira, “tatil, oyun, gezi, eğlence, deniz, piknik” vs., dünyaya, dünyevîleşmeye yönelik bütün mefhumların gündemde olduğu yaz rehavetinin bastırdığı, nefsânî arzuların kabardığı bu dönemde Kur’ân’ı anlamak, hakikatlerini müzakere ve mütalâa etmek basit bir uğraş değildir.

Okuma programları, sanki eski zamanların tekke ve zaviyeleri gibi, seyyar ve muhteşem bir kişisel gelişim, ruh/duygu ve nefis terbiyesi merkezleri gibi.

Gençlerin akranları oyunda, oynaşta iken, onlar “tefekkürde!”

Kur’ân’ın emri ve farz olan tefekkür, çaba isteyen bir faaliyet. Bir Eflatun, bir İmam-ı Maturidî, bir İmam-ı Eş’arî, bir İmam-ı Azam, bir Gazalî, bir Şeyh Nakşibendî, bir Bediüzzaman’ın çıkmasının sebebi bu… Yoksa mebzuliyetle çıkardı…

Bahtiyarız ki, Bediüzzaman, tefekkürü de kolaylaştırarak yediden yetmişe yaygınlaştırdı. Bu muhteşem tabloların en ilginç yönü de, aralarında tek-tük imam-hatipli, İlâhiyatçının bulunması. Diğerleri, fen ve sosyal ilimlerde, yani, fizik, kimya, biyoloji, iktisat, matematik, edebiyat vs. bölümlerinde okuyor!

Onların terennüm ettiği hakikatlerin derinliği ne Kur’ân kurslarında, ne imam-hatip okullarında, ne İlâhiyat fakültelerinde, ne de başka İslâmî araştırmalar merkezlerinde var!

Gönlünü Kur’ân hakikatlerine açıp, bu güzellileri başkalarıyla paylaşmak için hummalı bir faaliyete giren bu fedakâr gençler en kalbî duygularla tebrik edilmez mi, teşvik edilmez mi, taltif edilmez mi?

Bediüzzaman’ın 5 Aralık 1908’de, tam 102 sene önce ifade ettiği ve hâlen güncelliğini koruyan şu teşhislerini tefekkür ediyor gençlik:

“Üç cevherimiz var: İslâmiyet, insaniyet, milliyet.

“Üç düşmanımız var: Cehalet, fakr, ihtilâf.

“Üç silâhımız var: Marifet (ilim, bilgi), ittifak, millî muhabbet, san’at, teşebbüs-i şahsî ve say’-i nefsi. (hür teşebbüs ve bizzat işe sarılmak)”

Ve son cümleyi şöyle bağlar:

“Okumak, yine okumak, yine okumak! Sonra birbirinizin elini sıkı tutmak, ittihat etmek, ittifak âleminde yaşamak!”

Dipnot:

1- Bediüzzaman Said Nursî, Eski Said Dönemi Eserleri, YAN, s. 25.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*