Bugün 28 Şubat, neşe doluyor insan!

Şimdiki nesil bilmez, ama bizim nesil 28 Şubat medyasının çirkefliklerini yaşadı.

Tahammül edilemez boyutlarda yayınlardı bunlar.

Koalisyon hükümeti ile ilgili manşetler ayrı kepazelikti, millete akseden yönü ise daha bir müptezellikti.

Tam bir psikolojik harekât başlatılmış olup, dört bir yandan topyekûn algı saldırısı oluşturulmuştu.

Malûm, tarihî MGK toplantısından önce ve sonra yürütülen psikolojik savaş, bütün toplumu içine alacak şekilde planlanmıştı.

Düzmece kasetler kitlelerin önüne servis edildi. Montaj kasetlerin medyaya bizzat Genelkurmay tarafından servis edildiği ortaya çıktı. Ordu içinde oluşturulan özel birimler toplumun önde gelen kurumlarına, imam hatip okullarından ev hanımlarına kadar toplumun farklı katmanlarını takibe aldı.

Evet şaşırdınız değil mi?

Bazı olaylar, şimdiki olaylarla ne kadar benzerlik taşıyor.

Kimi tutanaklara göre, 6 milyona yakın kişi fişlendi 28 Şubat’ta…

“Andıç” skandalları yaşandı. Sahte belgeyle bazı gazetecilerin PKK’ya destek verdiği öne sürüldü.

Bu süreçte yapılan baskınlar dozunu öyle arttırdı ki, Kur’ân-ı Kerîm bile “irtica” tehdidi olarak algılandı. Okullarda başörtüsü kontrolü yapıldı, yurtlar kapatıldı.

Sincan’da “tank yürüterek” gözdağı verdiklerini saymıyoruz (!) bile. Medyanın abartılı yayınlarıyla “irtica hortluyor” şeklinde attıkları manşetler hâlâ hafızalarda taptaze.

Dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in tepkisi gecikmedi, ama açıklamalar, “Altı ayda bir yapılan rutin bir eğitim faaliyeti” olduğu yönündeydi.

Amaç belliydi; 18 maddelik tedbirler (!) paketi ile toplumu yeniden formatlamak!.

Psikolojik boyutlarını konuşsak bu sütun almaz. Çünkü plan “kusursuz” işledi. 28 Şubat’ın aktörlerinin hedefinde muhafazakâr kesim vardı. Dindar kesimi marjinal göstermek için çeşitli aktörler öne çıkarıldı. Televizyonlarda sürekli onlar vardı.

Başındaki siyah sarık veya başörtülü bir mağdure ekranlarda defalarca gösteriliyor, abuk sabuk konuşmaları belli bir kesime mal edilmeye çalışılıyordu.

Daha sonra bu kirli tezgâhı kuranlardan biri bu olayları şu şekilde deşifre edecekti:

“Dini insanları sömürme aracı olarak kullananların maskelerini düşürmek için böyle bir şey hazırladık.” (Gazeteler)

Hepimiz biliyoruz ki, o dönemde, cuntacılar psikolojik harekât planlarken medya da bu harekâtta aktif bir rol oynadı.

Medya tarafından hemen her gün kaynağı belli olmayan irtica haberleriyle toplumsal algı oluşturuldu. Medya, cuntacıların mesajlarını büyük bir iştahla yayınlayarak hükümeti zor durumda bırakacak, açığını ortaya çıkartacak haberleri kamuoyunda gündemine taşıyordu. Adeta, cuntacıların çizmelerini yalayarak, demokrasinin alaşağı edilmesinde önemli bir rol üstlendi. Cuntacılar medyayı, medya da cuntacıları kullandı.

Hülâsâ; andıçlanan gazeteciler, fişlenen insanlar, gizli dinlemeler ve montaj kasetler…

Değişen ne şu canım ülkemde?

28 Şubat’ın yıl dönümünde fişlemeler, gizli dinlemeler ve ses kasetlerinden bahsediyoruz hâlâ!

Tarih mi tekerrür ediyor, biz mi ders almadık?

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*