Bursa Ulu Camii’ni yıkma planı

Osmanlı’nın ilk başşehri yeşil (gerçi, o eski yeşillik pek de kalmadı, ama) Bursa’ya karşı, ta gençlik senelerimden beri bir teveccühüm vardı.

Her ne kadar, “enkara” hâllerin yaşandığı ve menhus ruhun bütün kâbusu ile üstüne çöktüğü bir şehir olan Ankara’da doğup büyüyen, bütün tahsil hayatı orada geçen biri olarak, memleketim olsa da Osmanlı payitahtları olan Bursa ve İstanbul, bana daha sıcak geliyordu. Ve Bursa’da ikamet etmeyi de hep arzu ediyordum.

İlk altı padişahın (Fatih’in babası 2. Murad dâhil) türbelerinin bulunduğu, başta Emir Sultan olmak üzere, diğer evliyaullahın da medfun olduğu, hayâlimdeki şehir Bursa’ya, nihâyet 1989 senesinin yaz aylarında, tayinen gelmek nâsib oldu.

Daha evvelki gelişlerimizde ziyâret ettiğimiz tarihî yerleri, bu sefer daha bir içimizde hissederek geziyorduk.

Bir gün, bir arkadaşım dedi ki: “Biliyor musun, Bursa’nın nâzım plânını, zaman-ı evvelinde Yahudi bir mimar çizmiş. Öyle yapmış ki, çizdiği yol ve cadde plânlarına göre, Osmanlı eseri bir çok mescid ve câmii, yolun ortasında kalacağından mecburen yıkılacak. Hattâ, şöyle Altıparmak’tan Ulu Camiye çıkarken iyice dikkat et bak, Ulu Cami bile yolun tam ortasında kalıyor ve yıkılma plânı içinde. Ama sonradan yapılan yolu, caminin etrafından geçirip, caminin yıkılmasına mâni olunmuş. Dikkat et bak, o plânı tam tatbik etmediklerinden dolayı yıkılmamış, yolun ortasında kalmış.”

Arkadaşımın o sözünden bir müddet sonra, dört-beş asırlık tarihî Sulukî Camii’nin (yerine, Emine Erdoğan’ın da ortağı olduğu söylentisi olan, Medical Park Hastahanesi yapıldı. Ya da hastahaneyi yapmak için, mescidi yıktılar) yıkılmasıyla beraber, arkadaşın sözü aklıma geldi ve bu işin taharrisine, araştırmasına başladım.

Vay, vay, vayyy… Neler de neler…  Evet, araştırmalarım neticesinde karşıma bir Fransız Yahudisi olan, mimar “Henri Prost” ismi çıkıyor. 1936 senesinde, M. Kemal’in hususî dâvetiyle Türkiye’ye geliyor. Osmanlı’nın iki başşehri; Bursa ve İstanbul’un, gûya nâzım plânı maksadıyla gelmiş, ama tam tersi bir icraat ile her iki şehirin canına okumuş. Yaptığı plânla, Bizans kalıntılarını ortaya çıkarıp, Osmanlı eserlerinden, bir çok caminin yıkılmasını sağlamış veya sonradan, onun plânı tam olarak devreye sokulsaydı, yine Bursa misâlinde olduğu gibi, bir çok câmi ve mescid yıkılacaktı.

Nitekim, İstanbul’da bir çok cami ve mescid, onun plânıyla yıkılmış ve bu plânın tamamının tatbik edilmesi hâlinde de diğerlerinin bir kısmı da yıkılacakmış. Ama Allah müsaade etmemiş, fırsat vermemiş.

Ecdadımızın ve tarihimizin katili bu adamla alâkalı, ansiklopedik bazı malûmatlar da yazabilirdik, ama yazı uzamasın diye fazla uzatmıyoruz. Bu adamın ne haltlar işlediğini merak edenler, İstanbul’da çok sayıda ve Bursa’da da bir çok mescidi yıktırdığını görebilirler.

Ben bunu, evvelki Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı’na anlatmıştım. Şimdilerde, Bursa Ulu Camii’nin etrafını yıktırarak, camiyi daha bir görünür şekle getirmeye çalışan, şimdiki Büyükşehir Başkanı’na da anlattım.

Maalesef, mâzide, geçmişte yapılan bu şekildeki birçok tahribatlardan haberdar değiliz. Daha neler neler var kim bilir? Bu adamı kaç kişi tanırdı ki? Ancak, bir vesile oldu da biz biraz bulabildik.

Allah; bu milletin dini ile, tarihi ile, dinî mekânlarıyla, ibadethaneleriyle uğraşanları, tahrib edenleri, bozanları, yıkanları, yakanları iki cihanda da rezil rüsva eylesin İnşâallah!

TÂZİYE

1985 senesinde Balıkesir’ e gittiğimde tanıştığım, Balıkesirli Celâl Ertonga Ağabeyimizin ve peşinden de, gazetemiz denetim eski üyesi Erdal Şenol kardeşin vefatı haberlerini alıp üzüldüm.

Bu iki kahraman ve ehl-i hizmet muhteremlere, binler rahmet diliyorum.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*