Bursa’da, bizim Ramazan hâllerimiz…

Bursa’da Ramazan hâlleri bir başkadır. Ama bizim cemaat olarak Ramazan hâllerimiz daha bir başkadır.

Ramazan aylarında, başta Ankara olmak üzere, birçok vilayetimizde bulunmuş, Ramazanları yaşamıştım. Fakat Bursa’ya geldiğimde gördüm ki, Bursa bir başkaymış. Bursa cemaatinin Ramazanları bir başka oluyormuş. Bunların en bâriz farkı da, her akşam verilen iftar yemekleri. Başka yerlerde pek görmediğim her akşam verilen iftar yemekleri, Bursa’mızın bir güzel âdetiydi. Ayrıca tabii, teravih namazları, cemaatle beraber her gün okunan birkaç Kur’ân hatmi gibi faaliyetlerimiz de yapılagelmektedir.

1989’un yaz aylarında Balıkesir’den tayinen geldiğim Bursa’nın ilk Ramazanını, 1990’ının ilkbahar aylarında, Mart sonlarında karşılamıştık. Daha sonraları yapılan vakıf binamızda, daha düzenli olarak başlayan iftar programlarında, yüz-yüz elli kişilik bir iftar dâveti yapılıyordu. Tabiî o zamanlar Ramazan kış aylarına denk geliyordu. Bir de talebe kardeşlerimiz olduğundan, hem iftarda yemek servisine yardım etmeleri, hem de kendileri rahat bir iftar yemeği yemeleri için çok güzel bir uygulamaydı bu. Fakat son birkaç senedir yaz Ramazanları başlayıp, talebe kardeşlerimiz memleketlerinde olduğundan, ağırlıklı gayesi onların güzel bir iftar etmesi olan bu faaliyetler, haftada üç gün olarak devam etmektedir. Ayrıca hanım kardeşlerimiz de kendi aralarında haftada bir gün iftar ve diğer programları icra etmektedirler.

Bu iftar programları çok güzel hizmetlere vesile olmuştur. Öyle oluyordu ki; hizmet aşkıyla yanan, etrafındaki insanları nura, hidayete dâvet etmek isteyenlerin, bazı zevâtı bu mekânlara, sohbetlere davet etme durumu pek yapılamazken, işte bu iftar programları, bunlar için çok münasib bir zemin oluyor, “iftar dâvetleri” vesilesiyle birçok insan, bu mekânlarımıza dâvet edilebiliyor ve hizmetlerimizden, Risale-i Nur’dan, Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinden haberdar oluyor, en azından peşin hükümler zayi oluyordu.

Meselâ; biz de bir Ramazan’da böyle birini dâvet edip getirmiştik. Bundan on-on beş sene kadar önce, iş yerimizdeki personelimiz bir bayanın beyi ile eskiden beri tanışıyorduk. Kendisi bir siyasi partinin 2. başkanı ve aynı zamanda da, bir esnaf odası başkanıydı. İyi ve mert biriydi. Ben, ”Bu arkadaşa Nurları nasıl anlatabilirim veya en azından vakfımıza nasıl götürebilirim?” diye düşünürken, aklıma Ramazan ayında verdiğimiz iftar yemekleri geldi. Ve bir Ramazan günü kendisine “Seninle bir akşam iftar yemeğine gidelim” dedim. “Olur, ağabey” dedi.

Sözleştiğimiz akşam, güzel bir şekilde, takım elbiseli, kravatlı olarak giyinerek gelmişti. Nereye, nasıl bir yere gideceğimizi merak ediyordu. Vakıf binamıza girdiğimiz andan itibaren de, her şeye, her yere dikkatle bakarak tecessüs ediyor, inceliyordu. İftardan önce okunan Kur’ân’ı, huşu ile dinliyor, huzur dolu bir edayla bakıyordu. Akşam namazı için kalktığımızda, o da bizimle kalkıp kılmaya yöneldi. Yemek salonumuzda iftarı yapıp, tekrar sohbet yaptığımız salona çıktık. Orada yapılan dersi dikkat ve merakla dinledi, çaylar içildikten sonra, teravih namazı kılmaya kalktık. O da bizimle beraber kalktı ve namazı kıldık. Sonundaki tesbihatı da, şaşkın bakışlarla takip ederken, bir ara gözlerinden bir-iki damla yaş süzüldüğünü gördüm. Kendinden geçmiş, hiç alışık olmadığı bir dünyanın cezbesine kendisini kaptırmış, huşu ve huzur ile takip ediyordu bütün hâl ve hareketleri.

Programdan sonra beraber çıktık ve arabaya binerek evlerimize doğru yol almaya başladık. Tabiî, daha ben intibalarını sormaya fırsat kalmadan, hemen bana dedi ki: “Osman Ağabey, sen mesulsün! Niye böyle bir yer vardı da bana şimdiye kadar hiç bahsetmedin?” Bir anda beynimde şimşekler çaktı. Şimdi hayret ve şaşkınlık edası bana gelmişti. Anlattık, söyledik, sohbet ederek geldik. Tekrar gelmek istediğini söyledi. Memnuniyetle olabileceğini ifade edip, ayrıldık.

İşte, böyle güzel hizmetlere vesile olan Bursa Yeni Asya Vakfımızın, bu sene Nilüfer şubesinde de küçük çaplı bir iftar ve Ramazan programları yapmaya başladık. Allah, hizmetlerimizi daim eylesin inşaallah!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*