Büyük hizmet mi, küçük hizmet mi?

Hemen hemen hepimizin her an, her yerde hatırlayıp zikrettiğimiz ve bazen de fikrettiğimiz bir gerçek; iman, Kur’an, İslamiyet hizmetinin, uhrevi çalışmaların büyüğü, küçüğü olmaz…

Bazen küçük diye gördüğümüz ve zikrettiğimiz bir hizmet; dağlar büyüklüğünde binler hizmeti geçebilir… Amenna ve saddakna…

Yalnız dikkat edilmesi gereken nokta iman, Kur’an hizmetinin küçüğünün, büyüğünün olmadığının bilinmesidir… Hepsi de kıymetlidir, hepsi de kudsidir ve hepsi de umumen uhrevi âlemlere müteveccihtir…

Şu var ki, insan akıl edebilmeyi, çalışabilmeyi, başarabilmeyi bildiği gibi; niyet etmeyi, hayal etmeyi, veya yönlenebilmeyi de bilmelidir. Eğer niyetiniz ve hayaliniz büyük diye bildiğiniz, önemli diye bildiğiniz ve ulaşabileceğinize inandığınız bir hedefe aitse ve oraya kilitlenmişse en küçük bir hareketiniz dahi bu noktadan dolayı büyüktür, âlidir, yüksektir ve yücedir…

Sonra seçiciliği kim yapabilir, bu mesuliyete kim girebilir ki? İman, Kur’an davasında, Risale-i Nur hizmetinde şu küçüktür, şu büyüktür, bu vasatidir diye kim karar verip, hükmedebilir ki?

Demek ki, hizmetlerin küçüklüğü, büyüklüğü gibi bize vazife olarak düşmeyen fikirlerle uğraşmak yerine büyük küçük demeden, aşkla, şevkle, ümidle ve ihlasla hizmetlerin peşine düşmemiz gerekmektedir…

Hedef, gaye, ulaşılmak istenen nokta; daima hizmet edebilme, toz kadar da olsa Cenab-ı Hak’tan muvaffakiyeti, nusreti, yardımı isteyebilmek olmalıdır…

Çok uç bir misal de olsa Zübeyir Ağabeyle alakalı hatıradan aktarılan, dershane-i Nuriye’ye gelen genç kardeşlerimiz, Zübeyir ağabeye hitaben: “Ağabey biz hizmet etmek istiyoruz, bize hizmet edebileceğimiz bir görev ver.” dediklerinde; onlara hitaben, “Kardeşim” der Zübeyir Ağabey: “Ben boş kaldıkça tuvaleti temizliyorum…”

Kâinatın bütün olarak, külli olarak ve cüz’i manalarında zikir, tesbihat, ubudiyet, hal ve tavır ve şekillerinde yaptıkları hizmetler bizlere misal olmaldır… Hizmet manalarındaki hareketlerin ve çalışmaların durup dinlenmeden ve şaşırmadan yaptıkları ibadetler bizlere numune teşkil etmelidir.

Önemli olan elimizden gelebilen, kabiliyetimize göre, tam ve doğru olarak yapabileceğimiz bir hizmeti hayal etmek, niyet etmek ve gücümüz yetebildiği kadarını Allah’tan avn ve inayet isteyerek yapabilmektir. Cenab-ı Hak hepimize sırat-ı müstakim üzerine hizmetlerde bulunabilmeyi nasip ve ihsan eylesin inşallah…

Rifat Okyay

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*