Büyük Kürdistan… Dünya barışı ve Said Nursî…

Bediüzzaman Hazretleri Kürt coğrafyasını, Kürtleri ve fizikî olarak belirlediği vilayetleri İslâm birliği ve dünya barışına merkez ittihaz etmişken, iyice şirazeden çıkarılan “Kürt meselesi” gittikçe tehlikeli hale geliyor. Kamuoyu korkusuyla “Kürdistan meselesine” dolaylı ve ters vuruşlarıyla destek veren AKP’nin büründüğü hamiyet örtüsünü üzerinden çekmenin zamanı geldi, kanaatindeyiz. Eski dışişleri bakanının medyaya verdiği mülâkatlar, yeni bakanın Suriye Kürdistan’ına ebeliğe kalkışması, hükümetin gidişatı; hem Türkiye’yi ve hem de bölgeyi iltiyamı zor bir hançerlemeye götürüyor.

Öncelikle, Kürtlerle, ikinci Avrupa’nın finanse ettiği Marksist ırkçı grupları birbirinden ayırmamız gerekiyor. Che Guevara’yı, Troçki ve  M. Kemal’i önder edinmiş anarşist ve teröristlerle Kürtlerin demokrasiye  ve barışa ulaşamayacağını artık herkes biliyor. Ama medyanın beyin yıkamasıyla basireti kapanan toplumdaki tarafgirliğin zararını önümüzdeki yıllarda hep birlikte yaşayacağız. Kenan Evren’e tukaka çekerken Turgut Özal’ı baş tacı edinenlerin basiretinin bağlandığını ilmen ispat eden çok insan var. Amerika’daki global ihtilâlcilerin nezdinde üç ay hazırlık yapan, Kemalistlerle masonların ABD’de hazırladığı gençlerle oturup 12 Eylül sonrasını planlayan, Türk-İslâm sentezi safsatası ve rüşvetlerle etrafına topladığı muhafazakarlarla ihtilâl mantığını ve anayasasını millete benimseten Özal’ın siyasî misyonunu anlayamayanlar, AKP’nin de mahiyetini anlayamayacaklar.

12 Eylül öncesine kadar İran, Suriye ve Irak’ta terörist muamelesi gören Talabani ve Barzani’ye diplomatik pasaport temin edip onları Avrupa başşehirlerinde dolaştıran Özal’a rahmet okuyanlar, neden büyük Kürdistan’a karşı çıksınlar ki?. Özal’ın istek ve ilhahıyla Kuzey Irak’a ve Güneydoğuya yerleştirilen “Çekiç Gücün” mahiyetini bilmeden PKK’yı, PYD’yi, PEJAK’ı veya KCK’yı tenkit etmenin hiçbir manası olmaz. 12 Eylül ihtilâlinin bir sebebi de İslâm coğrafyasının darmadağın olmasında kullanılacak “Kürtlük fitnesi” değil miydi? Teröristlikten saygın devlet başkanlığı makamına çıkanları kişiyi Kürtler veya bölge insanı getirmemişti. Irak Kürdistanı’ının Kemalist generaller ile “İslâmcı” Özal‘ın eseri olduğunu çoğumuz kabul etmese de tarih tesbit ediyor..

IRAK KÜRDİSTAN’INDAN TÜRKİYE VE SURİYE KÜRDİSTAN’INA…
Yakın tarihi doğru okuyanlar, bahsettiğimiz sürecin 12 Eylül ihtilâli ile başladığını göreceklerdir. Bu temeller üzerinde yükselen 28 Şubat veya 11 Eylül ihtilâlleriyle de “büyük Kürdistan” projesinin genişleme sürecine girdiğini kimse inkar edemiyor. Yukarıdaki  Barzani ve Talabani örneklerinde olduğu gibi Abdullah Öcalan’da da aynı tekerrürü seyrediyoruz. Posteri veya ismi dernek ve parti kapatılmasına sebep gösterilen, PKK cinayetlerinin sembolik başkanı, hükümetin barış sürecinde yegâne muhatap konumuna gelmiş. Terör örgütüne destek veren iç ve dış mihrakların gayretiyle bir bebek katilinden saygın bir Marksist lider konumuna geçişini vicdanî bir isyanla seyredenler elbette haklıdırlar . Bu yetmiyormuş gibi, Marksist Türkiye Kürdistan’ının devletleşme sürecini tiyatro gibi izleyen AKP hükümeti, diğer taraftan Suriye Kürdistan’ının yeni sürecini Salih Müslim ile İstanbul’da başlatıyor. PYD ile yapılan anlaşmayı Beşşar’a karşı ittifak zannedenler çok fena yanılıyorlar. Mesele Suriye rejimi veya Esad düşmanlığı kesinlikle değildir. Condoleezza Rice’ın sözcülüğünü yaptığı BOP’un realizesi veya Tel Aviv-Hazar koridorunun teşekkülünden başka birşey değil. Bütün Avrupa medyası, Barzani’nin İsrail’in maddî-manevî yardımıyla yıllardır Türkiye ve Suriye Kürdistanları için militan eğittiğini bildiği halde, 2 milyon mazlûm ve şehit Iraklının Erbil çanağında toplanan kanlarını ekmeklerine katık yapan Türkiye medyasındaki bazı yazarlar, maalesef bu dehşetli ihanete kör ve sağır kalmakta ısrar ettiler.

BÜYÜK KÜRDİSTAN İHANETİ TUTMAYACAKTIR

Çoktandır liberallerle Türkiyeli bazı yazarların seslendirdiği “Kürtlerin devlet haklarına” AKP’li bakan ve yazarlar da katılmaya başladı. Emperyalist ve sömürgeci ikinci Avrupa’nın Marksist terör örgütlerine kurdurmak istediği “büyük Kürdistan projesi” evvela AB ve ABD’nin aktüel politikalarıyla ters düşüyor. Bediüzzaman Hazretleri Avrupa’nın “İslâm birliğine” samimî taraftar olduğunu yazıyor. Ve ırkçılık maksadıyla bütünden ayrılan Müslüman toplulukların ecnebilerin boğazına gittiklerini örnekleriyle ispat ediyor. Âlem-i İslâm’ın bağrına dinsiz ve sefih ikinci Avrupalılarca saplanmış bu zehirli hançerin maksadına ulaşamayacağını Yeni Asya yıllardır yazıyor. Hülagu, Çingiz ve Kemalizmin yaptıkları bu coğrafyada her gün tekrarlansa da, Marksistlerin güdümündeki teröristler kalıcı bir devlete ulaşamayacaklardır. Demokrasinin yükselen bir değer olduğu şu zamanda, demokrasinin baş düşmanı ideolojiler elbette bölgede beklentilerinin aksiyle yüzleşecekler ve asla başarılı olamayacaklar.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*