Cail, ca’l ve mec’ul penceresinden cüz-i ihtiyari

-Kader Risalesi’nin Mütalâası’nın 2. baskı çalışmasından-

İnsanın fiillerinin muharriki kabul edilen cüz-i ihtiyarinin ahval ve vaziyetlerine ca’l ve türevleri penceresinden bakıldığında şu malûmat ile karşılaşmak mümkün.

Kur’ân’da on üç yönüyle kullanılan ca’l; yapma, yönelme, kabul etme, başlama, işleme, düzeltme, düzenleme, kabul etme, kabul etmeme, değiştirme, evirme, çevirme, tahvil etme gibi hâlden hâle dönüşüm ve değişim gibi ahvalleri karşıladığı ifade edilir ve bunları yapana câil denir.

Kısaca hâlden hâle çevirmeye ca’l, yapana da câil, diyebiliriz.

İşte bu ahvallerde cüz-î ihtiyârî rol üstlenir ve yeri gelir câil olur. Zira bahsedilen ahval meselâ kabul etme bir vasıftır, kabul etmeme de bir vasıftır. Elmayı yıkayarak yemek ya da yıkamadan yemek gibi.

Kabul etme, etmeme; yıkayarak yeme ya da yıkamadan yeme gibi fiillerin tercihini yapan elbette cüz-î ihtiyarîdir, bu yönüyle câildir. Bu fiilin yaratılması noktasından bakıldığında Allah, câildir.

Hz. Âdem’in (as) yaratılışını, meleklerin Allah’a “Yaratacak mısın?” demelerini; sorgulama manasında değil, yaratılma hikmetini sorma makamında anlamak daha isabetlidir. Meleklerin ismet sıfatı Allah’ı sorgulamaya manidir. Onlarda bu nev’î vasıf yoktur.

İnsanın ahvali, tabiat ve fıtratına verilirse, cebir çıkar ki o zaman kul, sorumlu olmaz. Bu âdeta ‘Haramı, yaratılışım icabı işledim.’ diyen insanı, o günahtan sorumlu tutmamak gibi olur. Dolayısıyla haram ya da helâl tercihini yapan insanın içinde bir câil vardır, o da cüz-î ihtiyârîsidir. Binaenaleyh “insanın ahvali, vaziyetleri ne tabiatın iktizasıdır ve ne de fıtratın icabıdır; ancak câilin ca’li iledir.” 1, ifadesinden, kul, cüz-î ihtiyârîsiyle hayrı da şerri de işlemeye kabil yaratılmıştır.

Cüz-î ihtiyârî, ca’lî işleri yaparken, var olanları hâlden hâle çevirmeye kabildir, aksine olmayanı oldurmaya, yok olanı var etmeye değildir. Zira yoktan var eden, sadece Allah’tır.

Unutmamak gerekir ki cüz-î ihtiyârînin yaptığı işler soyut şeyler üzerindeki bir tasarruftur, bu yönüyle mec’uldür, ortaya çıkarılmış, ihdas olunmuştur.

Kulun cüz-î ihtiyârîsiyle ortaya çıkan fiilin câili (yapanı-yaratanı) Allah’tır.

O fiil, câilin (yapanın) cüz-î ihtiyârîsiyle zuhur etmeli ki kulluk boyutunda hukuk, adalet ve imtihanın icabı olarak hak ve sorumluluk tesis edilsin.

Allah’ın ilminin ezeliyeti noktasından şunları demek mümkün. Allah’ın isim ve sıfatları ezelîdir. Sıfatlarının eşya ve hâdisede tecelli ile tezahür eden her ne var ise onlar ezelî değil, mahlûkîdir. İlâhî sıfat câildir, eşya ve hâdise ile ortaya çıkan mec’uldür.

Levh-i Mahfuz, İmam-ı Mübin; Allah’ın ilim sıfatını temsil etmesiyle ezelîdir, ama bu iki mefhum ile beraber Kitab-ı Mübin gibi irade, kudret ve yaratma ile vücud bulanlara mahlûk, mec’ul diyebiliriz.

Kader Risalesi’nin Mütalâası kitabımızın baskı çalışmalarından bazı kısımları bu köşede zaman zaman neşretmemizin sebebi var.

Üzerinde durulan konu, temel itikadî bir mevzudur ve haddimizi, ilmimizi, tahsilimizi çok aşan bir meseledir ki Üstadım Bediüzzaman’ın kader konulu tefsirlerine dayanarak mütalâamızı arz ediyoruz.

Böylesine ağır bir mevzuda sizlere ve ehli olan muhataplarına da buradan ulaşarak muhtemel bir hatada bulunmayalım, çalışmamız baskıya girmeden tashih edelim gibi endişemiz için size müracaat ederiz.

Hepimize ait bir değerin anlaşılması, gelecek neslimize nakli konusunda muavenet edilmesi, siz hamiyetli kardeşlerimizin şanındandır, biliriz.

Rabbimiz yâr ve yardımcımız olsun. Âmin.

Dipnot:

1- İşârâtü’l-İ’caz, s. 293.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*