Camiler içinde bir cami

Merhum Süleyman Çelebi Hazretleri’nin de muradı ve maksudu olan, “Allah adın zikredelim evvela“ tembihi, gün geçtikçe daha iyi anlaşılıyor.

Allah adına olmayan ve Allah adı anılmadan yapılan işler, neticesiz ve akim kalıyor. Allah adına olan ve O’nun (c.c.) adı anılarak yapılan işler ise bekaya mazhar oluyor, bâkileşiyor. Hatta böyle işlerin “ebedîlik simgesi“ taşıdığı, dünyadaki gelişme seyrinden de anlaşılıyor.

Bu dâvâmıza ve iddiamıza en güzel misallerden biri de, Wels Yunus Emre Camii’dir. Kuruluşundan itibaren “iyiliği emretme, kötülükten sakındırma“ vadisinde gösterdiği yükseliş trendinin bizzat şahitlerindeniz. Bizzat kuruluşunda ve hizmete açılışında bulunan biri olarak, yirmi bir yıl içinde nereden nereye gelindiğine, bir “veda ve uğurlama“ merasiminde bir defa daha şahit olduk.

Önce dâvet edilip, sonra uğurlanan iki kıymetli misafir!. Cami ve cemaatinin olgunlaşma trendinde emeği ve katkıları olan iki değerli mü’min!.

Aslında onlar yurtdışı hizmetlerini tamamlayıp, birisi on yıl önce, birisi de beş yıl önce anayurda dönmüşlerdi. Ama kalbî bağlarını ve manevî irtibatlarını öylesine devam ettirmişler ki, Allah (c.c.) o samimî kullarını, bu samimî mü’minlerle bir daha cismen buluşturdu.. Böylece, hem dostlarıyla hemhal oldular, hem de halihazır meslektaşlarının, emaneti bıraktıkları yerlerden devralıp daha ileriye götürdüğüne gözleriyle şahit oldular..

1996 ve 2002 yılları arasında görev yapan Mevlût Erkan Hocaefendi.. 2003 ve 2007 yılları arasında görev yapan Sadık Özdemir Hocaefendi.. Ve halen görev başında olan Halil Taslak Hocaefendi…

Aslında biri daha olmalıydı aramızda, ama olamadı ve olamazdı da…
Zira o, her nefis gibi ölümü tatmış, yaşadığımız bu hayata asıl mânayı yükleyen ölümü tadarak yaşamıştı. Onun artık böyle fanî buluşmalar ve vedâlarla işi olamazdı..

Sanki o, her işte ve her meselede, bu muhterem hocaefendilerden daha erken davranmış ki, bu fanî âleme veda hususunda da onların önüne düşmüştü!..

Bilemiyorum, belki evlenmede, belki çoluk-çocuk sahibi olmada ve belki daha bir çok meselede erken davranıp erken bitirmişti işini.. Her neyse tahminleri bir tarafa bırakıp bilineni arze edeyim..

İşte o, yani Mazlûm Kızılkaya Hocaefendi, bu bölgeye mezkûr hocaefendilerin üçünden de erken gelmiş, yeni yeni oluşan cemaatlerin, cemiyetlerin devâsa problemleri arasında kendini bulmuş, sıkıntıların ve çilenin cenderesine girmiş, sürgüne maruz bırakılmış, bir kaç yer ve cemaat değiştirerek vazifesini ifa etmiş ve nihayet geri dönmüştü.

Sanki onun ismi, şahsî hukukuyla özdeşleşirken, soyadıyla da onun çilesi bütünleşmiştir.. Yani maruz kaldığı muamelelerle mazlûmlar sınıfına dahil olan Mazlûm, Kızılkaya olarak da, çoğu zaman “kan kusup kızılcık şerbeti içtim“ dercesine, çilesini sinesine çekmiştir.

Ama her şey gibi tahammülün de bir sınır vardı. Dünyevî bütün çıkış yolları yüzüne kapandığı, “mazlûmiyet“ zırhına tamamen büründüğü bir anda Mazlûm Hoca’ya bir dâvet gelmiş, önce anayurduna, oradan da ebedler canibinden ve berzah âleminden, ebedî dostlar meclisinden bir ses yankılanmış ve onu oraya “dâvet“ etmişlerdi!..

Üstâd Bediüzzaman der ki: “Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim. Sizler cennet-âsa bir baharda geleceksiniz.“

Şimdi anlıyoruz ki, Üstâd’ın bu sözünü, Mazlûm Hoca, lisan-ı hayatıyla sanki haleflerine söylemiş.. Yani Mevlût, Sâdık ve Halil Hocaefendilere diyormuş ki: “Ne yapayım, acele ettim kışta geldim. Sizler cennet-âsa bir baharda geleceksiniz!“

Kader,  bize bu yazıyı yazdıracak bir şahitliği, bir müşahadeyi ve bir ıttılaı; cami endeksli din hizmetlerine paralel olarak, yurtdışı eğitim hizmetleri resmî kanallarından geçirerek, mezkûr hocaefendilere nazaran, farklı kulvarlarda seyreden hizmetlerimizi eğitim platformlarında ara sıra kesiştirerek, onlarla fikir alış verişleri yaptırarak ve musahabelerde bulundurarak kazandırdı. Ve meslekî hayatımızı kuşatan iki unsurdan hiçbir zaman âzade kalamadık.

O iki unsurdan biri dil eğitimiyse, diğeri de din eğitimi.. Biri ilimse, diğeri ibadet.. Biri maddeyse, diğer mâna.. Ve hakeza!..

Kaderin şu güzel cilvesine bakınız ki, yirmi bir yıllık yurtdışı hizmet serüvenimizin ilk adımında bile bu iki unsurun buluşması vardır. Düşünün ki siz, dil ve eğitim görevlisi olarak Viyana havaalanına ilk defa iniyorsunuz, Viyana Eğitim Müşavirinin gönderdiği Eğitim Ateşesi sizi havaalanından alırken bile, yanında bir de din dersi öğretmeni var.. Görev yeriniz olan Wels’e bile, (oraya gideceği önceden planlanan) Din ve Sosyal İşler Müşaviri (ismi bizde mahfuz) Hocaefendiyle gönderiliyorsunuz.. Yani iki kanatlı uçaktan indikten sonra da iki kanat sizinle hep beraber oluyor: Eğitim ve din..

Hepimiz her vesileyle; “Allah’ım, görünen ve görünmeyen belâlardan bizi muhafaza eyle“ duâsını sıkça yaparız. Geliniz bir de şöyle duâ edelim: “Allah’ım, görünen ve görünmeyen güzelliklere bizleri mazhar eyle!“

Evet buraya kadar, mezkûr camiyi vesile (tabiri caizse bahane) yaparak anlatmaya çalıştıklarımız, yurtdışındaki cami endeksli din hizmetlerinin hem önemini, hem de zorluklarını bir nebze örneklendirmek içindir. Yoksa camiler içinde sadece bir camiyi ve sayısız hizmet erlerinden sadece üçünü, dördünü anlatmaya matûf bir gayret; en başta mezkûr caminin ruhuna aykırı olur ve adı geçenleri de üzer.. Zira bütün Avrupa’yı cami, dernek, vakıf ve dersanelerle donatan nice sayısız fedakârlar, gruplar, cemaat ve cemiyetler vardır.. Ki adı geçen camimiz de, hiç şüphesiz onların katkılarından az veya çok nasibini almıştır.

Görünen güzellikler ve sebepler arasında adlarını zikrettiklerimize hususan duâ edelim. Zira bunlardan biri zaten ğufrana bürünmüş Fatiha bekliyor. Diğer üçünün de ihlâsla hizmete ve hüsn-ü hatimeye mazharîyetleri için duâ edelim. Görünmeyen güzelliklere dahil ettiğimiz fedakârlar da gücenmesinler! Ve bilsinler ki, izn-i İlâhî ile her daim yanımızda ve yardımımızda bulunan melekler de görünmüyor. Ve yine bilsinler ki, her daim onları gören, gözeten ve hizmetlerini kaydettiren Bir’i var!.

Onlar, “mesut” ve bahtiyar olarak, hep böyle varlıklarıyla yokluklarını belli ettirmeyecek derecede tam bir tevazu ve mahviyet içinde, sade bir “Ademoğlu” olarak hizmetlerine devam etsinler!..

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. Allah adına yapılan işler bakileşiyor. Allah ebeden razı olsun. Selam ve dua ile

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*