Çanakkale ruhunu ihya seferberliği

alt

Unutulmaz Çanakkale destanının 98. yıldönümü, Türkiye’de o zafere vücut veren birlik şuurunu baltalayıcı icraatların sonucu olarak ortaya çıkan derin ihtilafları sona erdirmeye yönelik çözüm arayışlarının yoğunlaştığı bir ortam ve konjonktürde idrak edildi.

Gerçek şu ki, toplumdaki birliktelik ve dayanışma ruhunu tahkim etmek için Çanakkale zaferinden almamız gereken önemli mesajlar var.

Bunların başında, “Kur’an nurunu söndürmek” hedefiyle başlatılan amansız taarruza karşı Çanakkale’yi geçilmez kılmak için canlarını feda eden gencecik şehitlerin bütün ümmeti temsilen orada göğüslerini siper ettikleri vakıası geliyor.

Şehitlikleri ziyaret edenler görmüşlerdir:

Akif’in “Çanakkale şehitleri” şiirinde “Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?” diye seslendiği şehitler için konulan sembolik mezar taşlarının üzerinde şehitlerin isim, yaş ve memleketleri yazılı. 19’dan başlayan yaşlar, 20’li rakamları geçmiyor; memleket isimleri ise Edirne’den Hakkari’ye, Trabzon’dan Diyarbakır’a bütün Anadolu’yu, Kafkasya’yı, Ortadoğu’yu, Orta Asya’yı içine alan geniş İslâm coğrafyasını temsil ediyor.

Anadolu vilâyetlerinin yanı sıra, Kerkük, Musul, Kudüs, Hicaz, Kabil, Tiflis, Bakü, Üsküp, Manastır, Saraybosna  ve daha birçok İslâm beldesinin evlâtları, destanı beraberce yazan bir ümmetin asil kahramanları olarak birlikte yatıyorlar.

İşin bir başka dikkat çekici ve duygulandırıcı boyutu ise, özellikle cephede sağlık hizmeti verirken şehit düşenlerin sıralandığı listelerde bazı gayrimüslimlerin isimlerinin de yer alması.

Bu tablo, İslam ümmeti ile Osmanlı kimliğinde ifadesini bulan dayanışmanın çarpıcı bir ifadesi.

Çok önemli bir diğer nokta: Çanakkale’de şehit olan subayların çoğu, üniversiteden parlak derecelerle mezun olmuş; mesleklerinde son derece başarılı ve istikbal vaad eden kabiliyetli gençler.

Lisede okurken cepheye koşanlar bile var.

Çanakkale destanını fark ettikten sonra hayata ve dünyaya bakış tarzının tamamen değiştiğini ifade eden romancı Buket Uzuner’in vurguladığı gibi, bu gençler Çanakkale’den sağ dönebilmiş olsalardı tarihin seyri çok daha farklı olurdu.

Osmanlı, genç entellektüel varlığının çok önemli bir kısmını Çanakkale’de kaybetti. Ve bu kayıpların ordudaki sonuçları Bediüzzaman’a “yağı alınmış ayran” değerlendirmesini yaptırdı.

Ne var ki, Çanakkale destanının temsil ettiği ulvî, yüce, kapsayıcı ve kucaklayıcı manalar, onlar için can veren isimsiz kahramanlarla birlikte sonradan unutturulup çarpıtılmaya, dahası bu muhteşem zafer dahi tek adam zihniyeti ve resmî ideoloji propagandası için kullanılmaya kalkışıldı.

Böylece hem o birlik ruhuna, üstelik Çanakkale istismar edilmek suretiyle ağır darbeler indirildi, hem de derin ihtilafların tohumları ekildi.

Bu darbelerin tahripkâr sonuçlarını onarmak ve toplumu yeniden kenetlemek için, Çanakkale destanının, ya gizlenen veya çarpıtılan gerçeklerini ortaya çıkarıp nesillere aktarmak gerekiyor.

İki yıl sonraki 100. yıldönümünü, bu yöndeki bir seferberliğin finali olarak taçlandırmalıyız.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*