
CANIM SIKILIYOR
İman, öyle bir ilaçtır ki, insanı kâinatla dost ve yoldaş yapar; her şeyle bir yakınlık ve tanışıklık getirir ve bağlantı kurar. Güçlü imanı olan bir müminin gözünde her yaratılmış bir dosttur. Kâinatın her yeri, meleklerle ve ruhani varlıklarla doldurulmuştur. Bu durumun tam farkında olan müminin, bu dünyada sıkıntısı, endişesi ve yalnızlığı minimuma iner. Sekizinci Sözü hatırla!
“Birden, hücum eden bir arslanın sesini işitti, korktu. Fakat biraderi kadar korkmadı.”
Ancak, bu iman hakikatleri her müminin ruhunda tam olarak tezahür etmediği için, bu tanışıklıkları ve dostlukları tam anlamıyla idrak edememektedir. Bu, imani bahislerin okunmasının zayıflığından ve eksikliğindendir. Bu nedenle imanı güçlendirmenin ve onu gerçek anlamda pekiştirmenin yolu, Külliyat’taki imani dersleri hemen hayata geçirmektir.
İman zayıflığı ve ibadet eksikliği, yani bağlantı eksikliği, çoğu ruhsal ve zihinsel hastalığın temel sebeplerindendir. Nasıl ki maddî beden yemekle beslenmezse hastalanıyorsa, ruhsal cihazlarımız ve duygularımız da zikir ve ibadetle beslenmediği zaman bir dizi manevî hastalık ve sıkıntıya neden olur. Tüm bu ruhsal hastalıkların ve sıkıntıların reçetesi, gerçek imana ulaşmak, bu imanın gerektirdiği ibadetleri yerine getirmektir.

Gerçek İman ile Sıkıntı Giderilir
Bediüzzaman, ideal ve mutlu müminin tarifini şöyle yapmaktadır:
“Cenâb-ı Hâlık’ı tanır, tasdik eder. Onun nazarında şu dünya bir zikirhane-i Rahman, bir talimgâh-ı beşer ve hayvan ve bir meydan-ı imtihan-ı ins ü candır. Bütün vefiyât-ı hayvaniye ve insaniye ise, terhisattır. Vazife-i hayatını bitirenler, bu dâr-ı fânîden, mânen mesrurane, dağdağasız diğer bir âleme giderler, tâ yeni vazifedârlara yer açılsın, gelip çalışsınlar. Bütün tevellüdât-ı hayvaniye ve insaniye ise, ahz-ı askere, silâh altına, vazife başına gelmektir. Bütün zîhayat, birer muvazzaf mesrur asker, birer müstakim memnun memurlardır.”¹
Bu hakikat, imanla şekillenen bir bakış açısının gücünü gösterir. İnançlı bir insan, sadece kendi varlığını değil, etrafındaki tüm varlıkları da Allah’ın yüce kudretinin tecellisi olarak görür. Böyle bir bakış açısıyla insan, sıkıntı, bıkkınlık ve yalnızlık gibi hislere kapılmak yerine, günün her anında zikirle, duayla ve okumalarla Yaratıcısıyla bağlantı kurar. Her şeyin, her olayın bir işlevi, bir hikmeti vardır; çünkü O Hakîm’dir (her şeyi insanın faydasına yapan) ve bu düşünce, insanı her türlü boşluktan ve sıkıntıdan korur.
Sürekli Hareket ve İbadetle Sıkıntı Giderilir
Bıkkınlık, sıkıntı ve tembellik gibi hâllerin diğer bir nedeni ise, hareketsizlik yani, atalettir. Hareketsizlik, aklın en çok günaha ve kötü davranışlara meyil ettiği bir ortamdır. Yani, bir insan faydalı ve hayırlı bir işle meşgul olmadığında, kötü işlere eğilim göstermesi kaçınılmaz olur. Bu nedenle, insanın kendisini sürekli olarak hayırlı bir iş ile meşgul etmesi gerekir.
Üstad’ın şu sözleri, hareketsizliğin zararlarını çok açık bir şekilde ifade etmektedir:
“Zaten sükûn ve sükûnet, atalet, yeknesaklık, tevakkuf; bir nevi ademdir, zarardır. Hareket ve tebeddül; vücuttur, hayırdır.”²
Bu sözlerden anlaşılacağı üzere, tembellik ve hareketsizlik insan ruhu için büyük bir tehlikedir. Hareket insanın içsel varlığını besler ve onu canlı tutar. Bu nedenle, küçük bir adım atmak, dua etmek, zikir yapmak (“Lâ ilâhe illallah” her ortamda yapılabilir. Yürürken çok iyi oluyor.), kısa bir yürüyüş yapmak gibi basit fakat etkili eylemlerle insan ruhu yeniden canlanabilir. Her ne kadar bazen insan içinde bulunduğu durumda içi kararsa da, küçük bir adım bile büyük bir değişime vesile olabilir.
Elhasıl; sıkıntı, bıkkınlık ve ruhsal sıkıntılardan kurtulmanın yolu, gerçek imanla bağlanmak, ibadetleri düzgün şekilde yerine getirmek ve sürekli olarak aktif bir şekilde hayırlı işler yapmakla mümkündür. Hareket, zikir ve ibadet, insanın ruhsal dünyasını canlı tutar ve onu huzura kavuşturur.
Dipnotlar:
1- Sözler, İkinci Söz
2- Mektubat, On İkinci Mektup
Konu ile ilgili EuroNur.tv´den bir video:
Benzer konuda makaleler:
- Corona virüs musibetinin hikmetleri ve manevi tedbirler
- Sessiz salgın: D vitamini eksikliği
- Mehmet Kutlular: Şahsa değil sisteme bağlıyız
- Peygamber efendimizin iletişim tekniği
- DNA ve genetik kotların Risale-i Nurdaki yansımaları
- Sağlık Bilimleri ve Risâle-i Nur –
- Risale-i Nurda “RUH” kavramına farklı bir bakış