Canlı ve hayattar

Hepimiz kendimiz için özel bir gayretin içindeyiz. Bu hal, özel olarak kendimizi düşünmek ve çalışmak hali, fıtrîdir. Yaratılıştan bize Yaratıcımızın bir büyük armağanıdır.

Kim istemez ki en iyi olayım! Kim istemez ki en mükemmel bir hayatı yaşayabilmeyi yakalayayım! Kim istemez ki güzel huyları, güzel âdetleri sergileyeyim! Lâkin ve eğer şeytan, nefis ve imtihan olmasa!..

İyi, kötü, mükemmellik ve noksanlık bir derece ister… Mertebe, derece ise imtihan ister. İmtihanda kimse kaybetmeye oynamayacağına göre herkes kazanmak ister… Elbette ki imtihana tabi insanoğlu insanlar bunu ister… Bu hal ise gayret ister, çalışma ister, Yaratıcının emirlerine itaat ve ubudiyeti yakalayabilmek ise ihlâs ister. Ve asıl bizim için bayram günü olacak; Rabbimizin bizi bağışladığı güne kavuşabilmektir. Fıtratımız, yaratılışımız ise bunun gayretini ister.

İslâmı yaşayabilmek; bir davranış mükemmelliği içinde, en yükseğe, en mükemmele kavuşabilmek, ulaşabilmektir. Bu kavuşabilme, ulaşabilmenin ilk ve son basamakları ise imandır. İmanlı, iz’anlı, nurlu bir hayattır… Bu nurlu, imanlı hayatı gerekleri üzre hayatın içinde yaşayabilmektir. İman da, nurlu bir hayatta kazanım ve yaşama için gayret ister…

Hani dertlenmek, kendine özel bir gayret içine girebilmek varya, bize lâzım olan davranış; iman ve İslâmî bir hayatı yakalayabilmek için dertlenmek, bu yüce hedefe kilitlenmek olmalıdır… Hedef, kilitlenilecek hususî nokta ise iman, iman hakikatleri. İman hakikatlerini elde edebilmek. İman hakikatlerine ihtiyacımız olduğunu bilmek… İşten, dişten ve en çok önemsediğimiz her şeyden çok bu imanî hedeflere ulaşabilmek gayretinde olabilmek… Bu gayreti hayatı yaşayabilmeyi kendimize inandırmak. Bu inançla imanın engin denizine açılabilmek… Gayret, hedef ve imanlı, nurlu bir hayatın erişilirliğini göstermek…

Gösterişten, şekilden, yapay hedeflerden ve hariç suretlerden, siretlerden sıyrılmak… Öze dönmek. Gerçek bir imanlı hayatın yoluna girmek… Alabildiğince, olabildiğince derinliklerine inebilmek… Yaşamak… Yaşatmak… Yaşatan ve yaşayanlarla bir ve beraber olmak… Beraberliği ve yaşayışı devam ettirebilmek…

Hususî, özel, nefsi, gayret iş başa düşmeden, imanlı hayatın standartlarından kopmadan, koparılmadan olmalıdır, yapılabilmelidir… Yoksa ahı vahı herkes söyler ve mükemmel hayıflanır… Yaratılıştan, fıtrî olarak verilen kendimizi düşünmek fikir ve gayretleri, burada bu safhada devreye girebilmelidir. İmanlı inançlı olmak ve bunu inceden inceye hayatın iplikleri ile dantel gibi işleyebilmek…

Kendimizi, kendi başımıza, kendi kendimize düşünmeye kalkarsak en ufak bir rüzgârın bile önünde duramayız… Durmamız mümkün olamaz… Ama imanlı, inançlı bir hayatın, cemaati bir çadırın içinde yer alırsak… Şahs-ı manevî denen çadırının altında gayelerimizi, hedeflerimizi, imanlı hayatın gereklerini bir ve birleştirerek bir araya getirebilirsek değil rüzgârlar, fırtınalar, boralar, kasırgalara bile karşı koyarız…

Hayatımızı imanlı bir dairenin içinde canlı ve hayattar kılabiliriz…
Temenni, duâ ve amel… İhsan-ı İlâhiyeye mazhariyet inşaallah…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*