İslâm dininin ilk emri “Yaratan Rabbinin adıyla oku” dur.1 Okumak, insan için önemli bir özelliktir. Çünkü, insanı yücelten bilgidir. Hz. Âdem’in (as) meleklere üstün gelmesinin sebebi bilgi olmuştur. Milletler topluluğu içinde öne çıkanlar, bilgi sayesinde öne çıkmışlardır. Hükümranlık ve güç bilginin elindedir. Bilgi toplumu olmayı başaran ülkeler, dünya arenasında söz sahibi olmuşlardır.
Bilgi öğrenmenin en temel yollarından biri de okumaktır. İnsanın diğer varlıklar üzerindeki hâkimiyeti, gücü, bilgi sayesinde meydana gelmektedir. İnsanlığın önünde bulunan en büyük düşman cehalettir. En büyük mücadele, cehalete karşı verilen mücadeledir.
“Hem de bizim düşmanımız ve bizi mahveden, cehâlet ağa, oğlu zaruret efendi ve hafîdi husumet beydir.”2
Toplumların en büyük düşmanı, onları mahveden, cehalettir. Cehalet, bir çeşit ağalık rejimidir. Câhil insan, iddiâ sahibi olamaz. Yarınına dair plan ve program yapamaz. İtaat etmeyi sever. Emredileni yerine getirmekten hoşlanır. Hakkını ve hak aramayı bilmez. Yanlışa, “Hayır” demeyi beceremez. Ağalık meyli taşıyan birisi, böyle bir grubu ele geçirdiği zaman, hemen onları sevk ve idareye başlar. Ağalığını ilân eder. Cahillik yüzünden, başına bir ağa getirmiştir. O ağanın emri altında hayatını sürdürmeye mecburdur.
Ağalığın olduğu yerde, halk düşünmekten vazgeçecektir. Nasıl olsa işleri ağa organize etmektedir, kendisinin düşünmesine gerek kalmayacaktır. “Her şeyi ağam bilir” diyerek, kendi işini organize etmekten vazgeçecektir. Her işini başkasına havale eden insan, ileriye dönük hayallerinden de vazgeçmiş demektir. Hayali olmayan insanla nereye kadar devam edilebilir?
Bilgi toplumu olmadan, sanayi toplumu olmak zordur. Sanayi olmadan, zengin olmak kolay değildir. Zengin olmadan ayakta kalmak zor olmaktadır. Bir de yer üstü ve yeraltı zenginliklerin varsa, bunları doğru kullanacak bilgi birikimin de yoksa, bunlar çevrenin hasedini celp edecektir. Zenginliklerini senin kullanmana fırsat vermemek için fırsat kollayacaktır. Cehalet ise bu fırsatı vermek için bire birdir.
Para insana akıl öğretirmiş. Parası olmayan bir insanın, iş hayali de olmamaktadır. Hiç hayal kurmayan insanın eline biraz para verilse, uykusunu bırakıp, ne yapabilirim diye düşünmeye başlayacaktır. En büyük zenginlik, bilgi zenginliğidir. Demek ki kalkınmanın birinci dinamiği, bilgidir. Bilgi, balık tutmayı öğrenmektir. Balık tutmayı öğrenenin karnı da doyacaktır. Sadece bilgi ile zengin olmak mümkündür. Belki biraz zaman uzayacaktır ama bilgi hep kazanacaktır. Bilgiye dayanmayan bir zenginliği de devam ettirmek mümkün değildir.
Kalkınmanın ikinci ayağı ise zenginliktir. Zenginlik, insanları teşvik edecektir. Kendisi yapamasa bile, bilgili insanlar onu yönlendirecektir. Zenginliği daha ileriye götürmenin yollarını arayacaktır. Zenginlik ırmak gibidir. Bir yolunu bulup denize ulaşacaktır. Sonuçta bilgi ile zenginlik bir araya gelip iyi iş ortaya çıkarabilecektir.
Başında cehalet ağa gibi bir müstebit varken, oğlu zaruret bey de çevresine yerleşmiş, yakasını bırakmıyorsa böyle bir durumdan nasıl iyi bir sonuç çıksın? Çıksa çıksa, cehalet ağanın torunu husumet doğacaktır.
Husumet sebebi ile birbiri ile boğuşanların ikisi de düşecektir. İkisinin de kuvveti bitecek, düşmana gerek kalmadan kendi kendilerini bitireceklerdir. Gündüzünü cehalet ağa karartmış, cehaletin oğlu zaruret efendi de belini bükmüş, cehaletin torunu husumet bey de bütün gücünü tüketmiştir. Gecesi zaten karanlıktı, gündüzü de böylece kararmış ise, böyle birinin yarınından ne hayır çıkar? Hangi yaraya merhem olur? Böyle bir durumda husumet, başkan olacaktır. Bütün sevk ve idare onun eline geçecektir.
Bu kadar olumsuzluğun arasında taklit hazretleri boş duracak değil ya, o da faaliyete geçecektir. Gevezelik ve dalkavukluk “mösyö” olacaktır. Bütün bunlar, kendi kendine yetecek, danışmaya, fikir alış verişine ihtiyaç kalmayacaktır.
Cehalet ağa, hukukunu koruyamayacaktır. Sadece kendi menfaatini öne çıkaracaktır. Kendisinin bir gram menfaatine zarar gelmemesi için başkasının kilogramlarca zarar etmesine göz yumacaktır. Menfaatini, başkasının zararında aramaya başlayacaktır. Benden sonra tufan diyecektir. Ben zarar etmiyorsam, dünya yanmış yıkılmış, umurumda değil diyecektir.
Afakı böyle kararmış birinin seherinden ne hayır çıkar? Bir gram menfaatini milletin selâmeti yolunda feda etmeyenin millete fedakârlıktan bahsetmesinin ne anlamı olur? Cimrilik sadece mal ile olmaz. Her şeyin bir cimriliği vardır. Fedakârlığın lâfını edip, işini yapmayan da bir cimrilik etmektedir. Husumet beyin millete bir fedakârlık borcu vardır. Onu yerine getirmezse, o da cimrilik etmiş olacaktır.
Cahil ve fakir insan kendi özgüvenini yitirmiştir. Başarma ümidi yoktur. Ufku kaybolmuştur. Böyle durumdaki birinin çalışma azmi olmayacaktır. Azmini ve ümidini yitirmiş insandan ne hayır çıkar? O, yarı ölüdür. Başında ağlayacak insanlara ihtiyacı vardır. Tabiî bulabilirse.
Dipnotlar:
1- Alak Sûresi 96/1
2- Münâzarât, s. 69
Benzer konuda makaleler:
- Bilgi toplumu ve Risale-i Nur
- Demokrasinin önündeki son engel
- Tarafgirlik ve hakperestlik arasındaki fark
- Said Nursî, dünya barışından yana
- Adalet olmadan eğitim olmaz
- Dost edinmek o kadar kolay mı?
- Bizi geri bırakan, cehalet ve İslâma muhalefettir
- Kurtuluş reçetemiz: Okumak
- Kaybolan değerlerimiz
- Saadetimiz Ermenilerle dostluğa bağlıdır
Adana’nın Saimbeyli İlçesi Çeralan Köyünde doğdu. İlkokulu köyünde, ortaokul ve Liseyi Konya İHL de okudu. 1976 da İstanbul Yüksek İslam Enstitüsünden mezun oldu. Milli Eğitimin çeşitli okullarında öğretmenlik ve idarecilik yaptı. Osmaniye’de yaşamaktadır. Osmaniye’de yerel bir gazetede haftalık yazılar yazmaktadır.
İlk yorum yapan olun