Cemaat hakikati

“Hizmet nedir?” sorusunun cevabından sonra, cemaate de bakışımızı ortaya koymak zarûret kesbetti.

Cemaat nedir, cemaatle olmak ve cemaat içinde hizmet etmek zorunda mıyız?
“Allah’ın dinine ve Kur’ân’a hep birlikte sım sıkı sarılın; ayrılığa düşüp dağılmayın. Bir de Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın ki, siz birbirinize düşman iken, O kalblerinizin arasını uzlaştırıp ısındırdı da siz O’nun nimetiyle kardeşler oluverdiniz…” 1

“Allah’ın ipine sım sıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın” âyetindeki “ip”, Peygamber Efendimizin (asm) dilinde “cemaat” olarak vasıflandırılmış ve “Cemaate sarılın” emrini vermiştir. Bu mefhumun tarihî gelişimi boyunca geniş mânâ ve tatbikatları vardır.
Cemaat, aynı görüş, aynı düşünce ve aynı ideallerle birlikte, aynı meşrep ve metodu taşıyan ferdlerden teşekkül eden nûrânî bir halkadır.
Cemaat, “Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık; sonra da birbirinizi tanıyıp kaynaşasınız ve aranızdaki münasebetleri bilesiniz diye sizi milletlere, kabilelere ayırdık” 2 âyetinin yansımasıdır.
“Cemaatteki her ferdin, bir cesedin organı gibi” olduğuna dikkat çeken Peygamberimiz (asm) “Allah’ın ipine hepiniz sımsıkı yapışın” 3 âyetindeki “Allah’ın ipi” tâbirini “cemaat” olarak ifade etmiş ve “Cemaate sarılın” emrini vermiştir.4
Yine, daha önce semâvî kitap verilenlerin ayrılığa düşüp parçalandıklarını, kendi ümmetinden de tefrikaya düşecekler olacağını; “Cemaate sarılanların dışındakilerin ateşte olacaklarını” haber vererek; cemaatleşmenin önemini vurgular.5
Keza, “Size cemaat hâlinde bulunmanızı tavsiye eder; ayrılıp dağılmaktan şiddetle kaçınmanızı isterim. Zîrâ, şeytan, yalnız başına yaşayan insana yakın olup beraber bulunan iki kişiden daha uzaktır. Kim Cennetin tâ ortasında yaşamayı isterse toplu halde bulunmaya baksın; Allah’ın yardım ve inâyeti Cemaatle beraberdir”; “Müslüman Cemaatinden bir karış da olsa ayrılan kimse, boynundaki İslâm bağını çözmüştür.” 6
Bediüzzaman yukarıda naklettiğimiz âyet ve hadis-i şerifleri yorumlar. Bir bölümünü dikkatlerinize sunuyoruz:

* Bu zaman, ehl-i hakîkat için, şahsiyet ve enaniyet zamanı değil, zaman, cemaat zamanıdır. Cemaatten çıkan bir şahs-ı mânevî hükmeder ve dayanabilir.7

* Ferdî şahısların dehası ne kadar harika da olsalar, cemaatin, sahs-ı manevîsinden gelen dehasına karşı mağlûp düşebilir.

* Zaman, şahıs zamanı değil, şahs-ı manevî zamanıdır. Risâle-i Nur’da şahıs yok, şahs-ı manevî var. Ben bir hiçim; Risâle-i Nur, Kur’ân’ın malıdır. Kur’ân’dan süzülmüştür. Şeref ve güzellik, Kur’ân’ındır. Şahsımla Risâle-i Nur iltibas edilmiş; meziyet Risâle-i Nur’a aittir.

* Yalnız şu kadar var ki, şiddetli ihtiyacıma binâen, Cenâb-ı Hak, Kur’ân-ı Hakîm’den bana ilâç ve tiryakları ihsan etti. Ben de kaleme aldım. Her nasılsa, bu zamanda birinci tercümanlık vazifesi bana düşmüş. Ben de, Risâle-i Nur’un talebesiyim. Bir risâleyi şimdiye kadar yüz defa okuduğum halde, yine okumaya muhtaç oluyorum. Ben sizlerin ders arkadaşınızım.8

İman hizmeti merkezlerimiz ise Medresettüzzehra’nın mânevî şubeleri olan dershanelerimizdir. Kur’ân hakikatlerini burada öğreniriz. Hizmet ehli de, öğretmen de, gazeteci de, romancı, hikâyeci de, esnaf da burada yetişir.
Cemaat bir ağaçtır. Cemaatin hizmet kolları birer daldır. Cemaatin her bir ferdi bir çiçek, bir yapraktır. Yaprak ağaca takılı kaldığı sürece, hizmetin, cemaatin feyzinden beslenir ve yeşil kalır. Ağaçtan kopan yaprak solar, kurur ve çürür gider.

Dipnotlar: 1- Kur’an, Âl-i İmrân Sûresi, 103.; 2- Kur’ân, Hucurât Sûresi, 13.; 3-Agk, Al-i İmrân Sûresi, 103.; 4- Taberî, IV, 30-31.; 5- Kurtubî, 1V, s. 160.; 6- Tirmizi, Fiten, 7.; Age, 78; Ebû Dâvûd, Salat, 46.; 7- Kastamonu Lâhikası, s. 102.; 8- Tarihçe-i Hayat, s. 605.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*