Cemaate ve tarikate mensubiyet suç değil

* Millet, bütün katmanlarıyla “yüzde altmış yetmiş tam mütedeyyin olmadıktan sonra dindarlar iktidara geçmeye çalışmamalıdır.”

* “Bu zamanda Îlâ-i Kelimetullah, maddeten terakkîye mütevakkıf; ve medeniyet-i hakîkiyeye girmekle Îlâ-i Kelimetullah edilebilir.” (Bediüzzaman Said Nursî, Tarihçe-i Hayat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 83.)

Günümüzde Allah’ın kelimesini, dinini yüceltmek maddeye, yani teknolojiye, yani ilme bağlıdır; yoksa sırf maddî güce, zenginliğe değil.

* İslâmiyet aynı zamanda cemaat dinidir. Pekçok ibadetler cemaatle ifa edilir. Cemaatler ve tarikatler Asr-ı Saadet’ten günümüze İslâm hizmetlerini yürüten, sosyal hayatın tabiî sonucudur. Cemaate ve tarikate mensubiyet asla suç değildir.

Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde vazife alanların ve cemaatinin ekseriyeti bir cemaate mensuptur.

* Cemaat, tarikat ve sivil kuruluşlar olarak hepimizin hedefi ve programı, evvelâ kendimizi, sonra milletimizi idam-ı ebedîden ve daimî, berzahî haps-i münferitten kurtarmak ve vatandaşlarımızı anarşilikten ve serserilikten muhafaza etmek ve iki hayatımızı imhâya vesile olan zındıkaya karşı… kendimizi muhafazadır.”

* Şahıs ve cemaatler olarak, “Rejimi reddetmek ne vazifemizdir, ne de kuvvetimiz var. Ve ne de düşünüyoruz… Fakat biz (rejimin baskısını, yanlış, gayr-i adil uygulamalarını) kabul etmiyoruz, amel etmiyoruz, istemiyoruz. Red başka, kabul etmemek başkadır, amel etmemek daha başkadır.”

* İnsan (Müslüman) bu dünyaya imtihan olmaya geldi; dünyayı ele geçirmeye, saltanat sürmeye değil. Esas hedefi ahireti kazanmaktır…

* Müslümanlar çalışmalarını yalnızca “rıza, tebliğ ve hizmet” odaklı sürdürmelidir. Yoksa, her ne pahasına olursa olsun, “sayı, fazla başarı ve sonuç” odaklı çalışma değildir. Zira, peygamberlerin vazifesi yalnızca “rıza dairesinde tebliğdir”, hidayete erdirmek, kabul ettirmek değildir. Peygamberlere verilmeyen bir imtiyaz, Müslümanlara verilemez.

* “İttihad-ı İslâm, ittihad-ı kulüb (gönül, iman), ilim, fikir birliği ile mümkündür. İttihad-ı İslâm (Müslümanların birliği) hem İslâm, hem de dünya barışının teminatıdır.

* “İnşaallah istikbaldeki İslâmiyetin kuvvetiyle, medeniyetin mehasini galebe edecek, zemin yüzünü pisliklerden temizleyecek, sulh-u umûmiyi de temin edecektir.” (Bediüzzaman Said Nursî, Tarihçe-i Hayat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 83.)

* “Madem meylü’l-istikmal (gelişme, tekâmül meyli) kâinatta fıtrat-ı beşeriyede fıtraten derc edilmiş; elbette-beşerin zulüm ve hatasıyla başına çabuk bir kıyamet kopmazsa-istikbalde, hak ve hakîkat, âlem-i İslâmda nev-i beşerin eski hatîatına kefaret olacak bir saadet-i dünyeviyeyi de gösterecek, inşaallah… (Bediüzzaman Said Nursî, Tarihçe-i Hayat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 83.)

* Uyku bes! Yeis, mâni-i herkemâldir. “Neme lâzım, başkası düşünsün” istibdadın yadigârıdır.

* “Şark husûmeti, İslâm inkişafını boğuyordu; zâil oldu ve olmalı. Garp husûmeti, İslâmın ittihadına, uhuvvetin inkişafına en müessir sebeptir; bâki kalmalı.”

Birden o meclisten tasdik emareleri tezahür etti.

Dediler: “Evet, ümitvar olunuz. Şu istikbal inkılâbı içinde, en yüksek gür sâdâ İslâmın sâdâsı olacaktır!”

(Bediüzzaman Said Nursî, Sünûhat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 62.)

Benzer konuda makaleler:

1 Geri Dönüşüm

  1. Cemaatler ve tarikatler Türkiye için tehdit midir? | EuroNur.tv

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*