Üçüncü Hatvede, “Sana her ne iyilik erişirse Allah’tandır. Sana her ne kötülük gelirse, o da kendi kusurun sebebiyledir. (Nisâ Suresi: 79.)” dersini verdiği gibi; nefsin muktezası, daima iyiliği kendinden bilip, fahir ve ucbe girer.
Bu hatvede, nefsinde yalnız kusuru ve naksı ve aczi ve fakrı görüp, bütün mehasin ve kemâlâtını, Fâtır-ı Zülcelâl tarafından ona ihsan edilmiş nimetler olduğunu anlayıp, fahir yerinde şükür ve temeddüh yerinde hamd etmektir. Şu mertebede tezkiyesi, “Nefsini günahlardan arındıran kurtuluşa ermiştir. (Şems Suresi: 9.)” sırrıyla şudur ki: kemâlini kemâlsizlikte, kudretini aczde, gınâsını fakrda bilmektir.
Dördüncü Hatvede, “Her şey helâk olup gidicidir; Ona bakan yüzü müstesna. (Kasas Suresi: 88.)” dersini verdiği gibi; nefis, kendini serbest ve müstakil ve bizzat mevcud bilir. Ondan bir nevi rububiyet dava eder. Ma’buduna karşı adavetkârâne bir isyanı taşır. İşte gelecek şu hakikati derk etmekle ondan kurtulur. Hakikat şudur ki:
Her şey nefsinde mana-i ismiyle fânîdir, mefkuddur, hâdistir, ma’dumdur; fakat mana-i harfiyle ve Sâni-i Zülcelâl’in esmasına âyinedarlık cihetiyle ve vazifedarlık itibarıyla şahittir, meşhuddur, vaciddir, mevcuddur.
Şu makamda tezkiyesi ve tathiri şudur ki: Vücudunda adem, ademinde vücudu vardır. Yani kendini bilse, vücud verse, kâinat kadar bir zulümat-ı adem içindedir. Yani, vücud-u şahsîsine güvenip, Mucid-i Hakikî’den gaflet etse, yıldız böceği gibi bir şahsî ziya-i vücudu nihayetsiz zulümat-ı adem ve firaklar içinde bulunur, boğulur. Fakat enaniyeti bırakıp, bizzat nefsi hiç olduğunu ve Mucid-i Hakikî’nin bir âyine-i tecellisi bulunduğunu gördüğü vakit, bütün mevcudatı ve nihayetsiz bir vücudu kazanır. Zira bütün mevcudat, esmasının cilvelerine mazhar olan Zat-ı Vacibü’l-Vücud’u bulan bir kalp, her şeyi bulur.
Mektubat, Yirmi Dokuzuncu Mektub, s. 541
LÛGATÇE:
esma: isimler.
hatve: adım.
temeddüh: övünme, kendini beğenme.
ucb: ameline güvenerek kendini büyük görme.
zulümat-ı adem: yokluk karanlıkları.
Benzer konuda makaleler:
- Acz, fakr, şefkat ve tefekkür tarîkı
- Risâle-i Nur’da nefsin dört hatvesi
- Mülk O’nundur, mülkünde istediği gibi tasarruf eder
- Yalnız “Bir”i çağır; başkaları imdada gelmiyor
- Oruç, zengini fakirin yardımına koşturuyor
- Sünnet-i Seniyyeyi terk eden, edebi terk eder
- Hayatın başına gelen her şey güzeldir
- Oruç, zengini fakirin yardımına koşturuyor
- Kimin için Allah var, ona herşey var
- Mahlûkatın Hâlık ile münasebeti
Kur’an’ı çağa tefsir ederek, “Ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum, bu dünyadaki vazifem nedir?” sorularına cevaplar sunan, “iman-ı tahkiki”, “ahlâk” ve “istikamet” rehberi Risale-i Nur Külliyatı’nın müellifi.
İlk yorum yapan olun