Cennetin fiyatı ne kadardır?

Günümüz insanı her şeyi fiyatıyla değerlendiriyor. Alacağı bir şeyin önce fiyatını soruyor. ‘Ederi’, ‘değeri’ kavramı, bu çağda ön plana çıkmış.

İnsan, dünya işlerinde her şeyi ince ince ele alıyor. Sorup soruşturuyor. Yanlış bir adım atmamak için ya da boşa düşmemek için haklı olarak olmadık tedbirlere başvuruyor. İş kaybına uğramamak için ince eleyip sık dokuyor. Nitekim ‘iş ve işçi güvenliği’ diye bir kavram bu ihtiyaçtan doğmuş olsa gerektir.

İşte, dünya işlerinde bu kadar hassas olan aynı insanın, gidiyor olduğu ebedî hayat alanı ile ilgili detay çalışmaması düşündürücüdür. Yaşıyor olduğu dünyada kaliteli hayat peşinde olan insanın, ebedî yaşayacağı yer olan ahiret âlemine yeterince ilgi göstermemesi çok da akla uygun gelmiyor. Hatta o zaman böyle bir insanın hakikî iman etmediği düşüncesi galip geliyor.

‘Nereye gidiyorum? Neden gidiyorum? Gittiğim yerde bana vaat edilen şeyler nelerdir, onların fiyatları nelerdir ve bunların karşılığında benden ücret olarak ne istenecektir?’ gibi sorular, mantıklı bir insandan cevap beklemektedir.

Evet, insanın bu sorularına cevap veren Hak din İslâm, insana ameline göre Cenneti veya Cehennemi vaat ediyor. Kur’ân tefsirlerinde, Cennetin ucuz olmadığı, Cehennemin ise lüzumsuz olmadığı ifadeleri yer alıyor.

Tabiî insan hemen, ‘Cennet ucuz değilse, peki ne kadardır?’ deyiveriyor.

İnsanın güzelliğinin tarifini yapamadığı, gözlerin o güzellikleri izlemeye tahammül edemediği, dillerin nimetlerini ifade etmekten aciz kaldığı Cennetin elbette fiyatı da dikkat çekecektir. Yani kaliteli işler elbette ciddî bedel ister.

İnsan, fıtraten güzelliklere yatkındır. Cennetten gelmiş ve Cennete gitmek üzere bir yolculuktadır. Ama bu yolculukta imtihan muhatabıdır. Amel durumuna göre, Cennetin derecelerinde yer alabiliyor iken, cehennemin derekelerine de düşebilmektedir.

Tercih edilen her yolun kendince gerekleri vardır.

İşte aynı hassas insan, çok muhteşem, çok anlamlı ve çok güzel olan cennet nimetlerinin elde edilmesinde de, elbette o nimetlerin ücretini yeterince ödemeyi kabul edecek ve aklın gereğini yerine getirecektir.

Kalite peşinde olan insanın, yorulmayı da, bedelini ödemeyi de göze alması gerekiyor.

İşte Risale-i Nur’da, ebedî saadetin ve Cennetin fiyatı çok bariz olarak ifade edilmiştir: “Evet, her mü’min namazlardan sonra, her gün, hiç olmazsa yüz elliden ziyade ‘Elhamdülillah, Elhamdülillah’ şer’an demesi ve manası da ezelden ebede kadar bir hadsiz geniş hamd ve şükrü ifade etmesi, ancak ve ancak saadet-i ebediyenin ve Cennetin peşin bir fiyatı ve muaccel bir pahasıdır. Ve dünyanın kısa ve fani elemlerle alude olan nimetlerine münhasır olmaz ve mahsus değil. Ve onlara da ebedî nimetlere vesile olmaları cihetiyle bakar, şükreder.” (Şuâlar, s. 369.)

Paragraf ilginç, Cennet’in fiyatı içinde geçen ‘mü’min’, ‘namazlardan sonra’, ‘her gün’, ‘yüz elliden ziyade ELHAMDÜLİLLAH’ denilmesi dikkat çekicidir. Ve tabiî ‘ezelden ebede kadar bir hadsiz geniş hamd ve şükür ifade etmesi’ aslında bir mü’min portresi çiziyor.

Elbette böyle bir mü’min de Cenneti hak edecektir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*