Cevşen

Taraf’taki “Cevşen metafiziği” başlıklı yazısına “Cevşen-i Kebir ilk besmeleden sonra ‘yâ Allah/ yâ Rahman, yâ Rahîm/ yâ Alîm/ yâ Halîm/ yâ Azîm/ yâ Hakîm/ yâ Kadîm/ yâ Mukîm/ yâ Kerîm” diye başlar” cümlesiyle giriş yapan Hadi Uluengin, yazının devamında şunları ifade etmiş:

“Ne vakit ki varoluş tragedyası benliğimi fazlasıyla kavurur ve ne vakit ki kutsalı aramak sancısı ruhumu fazlasıyla kemirir, Cevşen dinlemek ihtiyacını hissederim.

“İster Ortodoks, ister Heterodoks sayılsın, Yaradan’a doksan dokuz adıyla hitap eden bu emsalsiz yakarış en az Mezmurlar, en az Meseller, en az Sutralar kadar ilahîdir.

“Cevşen-i Kebir duasıyla yukarıdaki metafizik arayışta estetik ve huşu zirveye ulaşır.

“Bıyık altından tebessüm eden kaba materyalistlerin istihzasını işitir gibi oluyorum:

“Mutlaka, ‘Be adam, madem agnostiksin, o halde niçin duadan dem vuruyorsun? Yoksa hidayete erdin de şimdiden kapısını mı yapıyorsun?’ diyorlardır.

“Ne hazin ve ne gülünç bir yaklaşım!

“Hazin ve gülünç, çünkü Mircea Eliade’nin saptamasını biraz değiştirerek aktarayım:

“Kutsalı aramak insanın fıtratındadır! Varoluşunun ta kendisidir!

“Ruh asgarî uyumlu bir kozmosa ihtiyaç duyar. Kaos ise o ruhu tahrip ve tarumar eder.

“Ve, sütunuma da başlık olan ‘modern zamanlar’ın sonsuz vahim ve sonsuz onulmaz tragedyası Nietzsche’nin deyişiyle Tanrı’yı, yani o kutsalı öldürmüş olmaktır.
“Daha doğrusu öldürdüğünü sanmış olmaktır! Kaos buradan başlar ve benliği kemirir.

“Genel olarak bütün modern ideolojiler, özel olarak da totaliter ideolojiler farklı bir kutsalı ve dogmayı farklı bir dinde ikame ettirebilmek girişiminden başka bir şey değildir.

“Nazilerin ‘Führer’inden komünistlerin ‘Vojd‘una veya ulusalcıların ‘Ata’sına, bunların tümü de dünyevî tanrı sunmak istediler. Yeni totemlere iman ve ibadeti şart koştular.

“Oysa ilahî insanın varoluş tragedyası kaba materyalist formüllere indirgenemeyecek kadar çetrefil ve ikame ideolojilerin kutsallarıyla tatmin olmayacak kadar metafiziktir!

“…yâ Alîm/ ya Halîm/ yâ Azîm/ yâ Hakîm/ yâ Kadîm/ yâ Mukîm/ yâ Kerîm!’ (22.2.13)
«««
Vatikan’ın Türkiye eski temsilcisi, rahmetli Maroviç de bunalıp daraldığı her durumda, başucu kitabı olarak yanında bulunan Cevşen’i okuduğunu söyler, katıldığı toplantılarda da mutlaka bir vesile bulup Cevşen’den bir bölüm okurdu.
«««
Bu arada, 90’ların başında Yeni Asya’nın açtığı çığırla, Cevşen kolyelerinin, toplumun bütün kesimlerine yayılmış olduğunu da vurgulayalım:
Popüler sporculardan sanatçılara kadar…

Hattâ 28 Şubat’ın en sivri isimlerinden, halen tutuklu bulunan emekli general Erol Özkasnak gözaltına alınırken, aracının ön camına astığı Cevşen “muska”sının görüntüleri gazete ve televizyon haberlerinde geniş şekilde yayınlanmıştı.

Evet, Risale-i Nur Cevşen’i de topluma mal etti.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*